Istakoz sert bir kabuk içinde yaşayan narin, yumuşak bir hayvandır. Istakoz büyüdükçe onunla beraber büyümeyen bu kabuk onu sıkıştırıyor. Ve ıstakoz kendini baskı altında ve rahatsız hissetmeye başlıyor.
Kendini avcı balıklardan korumak için bir kaya oluşumunun altına gidiyor burada kabuğu çıkartıp atıyor ve yeni bir tanesini üretiyor. Son dönemlerde insan evladı da Istakozumsu bir hal almaya başladı.
Korkak, bencil ve vurdumduymaz!
Şehir için ya da her hangi biri için elini taşın altına koymak çoktan bırakıldı!
Bir ideoloji ya da değer için savaşmak mazide kaldı!
Gizli saklı yapılmaya çalışılanlar artık açık seçik bir şekilde yapılır hale geldi!
Utanmak, ar duygusu diye bir tabir tedavülden kaldırıldı!
Hırsızların, arsızların ve tırnak içinde söylüyorum yavşakların kol gezdiği yerde insan olmak ayıplanır hale geldi!
Artık kimse hani "adam gibi adam" tabiri vardı ya ha işte o adam gibi adamlar artık sevilmiyor. Hor görüyor, aşağılanıyor!
Değerlere sahip çıkmak geri kafalılık olarak yorumlanıyor. Değerleri ayaklar altına alanlar ise yükseldikçe yükseliyor.
Sizce de bu işte bir tuhaflık yok mu?
Hayır, bu işte bir tuhaflık yok!
Tuhaf olan sizsiniz, korkularınızla yüzleşemiyorsunuz!
Istakoz gibi gölge'de bir hayat yaşamayı tercih ediyorsunuz.
Hırsız kadar, arsız kadar cesaretli değilsiniz. O yüzden hayat boyu sürekli mızmızlanıyorsunuz!
Aslında sizde biliyorsunuz hırsızların itibar sahibi olduğunu o yüzden kadılara güvenemiyorsunuz! Yaşananlar sizi karamsarlığa iterek sistemin bir kurbanı haline getiriyor.
Ne diyordu Charles Bukowski; "Yalnız olmak, yanlış yerde olmaktan iyidir" Yalnızlık, davranışa yansımayan ve şüpheye düşürenden daha asıldır.