6 Şubat depremlerinde büyük yıkımlar yaşadık. Hepimiz eşimizi, dostumuzu, arkadaşımızı kaybettik.
Şehirde depreme yakalananlar olarak deprem sonrası yaşadıklarımızla ve şahit olduklarımızla adeta kendimizden geçtik.
Yeri geldi insanlığımızla gurur duyduk, yeri geldi bu kadar da olmaz dedik. Deprem bölgelerinde insanlar enkaz altındayken zaman zaman hırsızlık , gasp, cinayet olayları yaşandı.
Bununla da yetinmeyip her dönemde olduğu gibi fırsatcılığa soyunduk. Evimiz hafif hasarlıyken sırf yardım alabilmek adına çadırlarda kalmaya başladık. Vatandaşlar enkaz altında yaşam mücadelesi verirken bizler erzak ve maddi yardım mücadelesi verdik.
Buradan topladığımız erzakları marketlere satıp rant sağlamasınıda bildik. Vatandaşlar enkaz başlarında aç susuz bir umutla haber beklerken bizler oturduğumuz yerden ellerimizi birbirine bağlayarak "kader" dedik.
... yemekler iyi değil, tuvaletler temiz değil, duş alamıyoruz, çok soğuk, çok sıcak, giyilmiş giysiler, kullanılmış eşyalar diye diye yardımları topladık.
Sonrasında ise kimisi aracını değiştirdi, kimisi topladığı paralarla başka şehirlerde yeni bir yaşam kurdu. İnsanlar onu bunu eleştirerek alabildiği, çalabildiği kadarını aldı. Aslında İnsanoğlu hep böyle değilmiydi?
Deprem Borsasını kim kurdu?
Herkes alabildiği, çalabildiği kadarını aldı, demişken şehirde bir iddiadır almış başını gidiyor.
Buradan soruyoruz!
Şehirde deprem borsasını kim kurdu?
Bu borsa içerisinde kimler var?
Borsanın Ankara ayağını kim yönetiyor?
Kim veya kimler birinilerini maşa olarak kullanıyor?
Ağır hasarlı binalar nasıl hafif hasara döndü?
Şehirdeki bazı ağır hasarlı binalara kimler güçlendirme yapın talimatı verdi?
Bu tür iddiaların önüne geçilebilmesi için şeffaf ve liyakatlı kadrolara ihtiyaç var.
Yoksa dönemin fırsatçılarına gün doğmaya devam edecektir!