Bize deli lazım ama nasıl deli? Öyle bir deli olmalı ki elinde sopasıyla herkese adalet dağıtmalı. Haksızlığa, hukuksuzluğa, yolsuzluğa karşı dik durup her kesiminde gönlünü kazanmasını bilmeli!
Şehrin önde gelen iş adamlarına şehre daha fazla yatırım yapması yönünde telkinlerde bulunmalı. İşçilerin haklarını yememeleri yönünde öğütler verip buna uymayanlara ise yaptırımlar uygulayabilmeli. Gerektiğinde bir sözüyle şehirdeki Belediye Başkanlarını dize getirip gerektiğinde ise milletvekillerinin kulağını çekebilmeli.
Tek çıkarı şehir olmalı kişi odaklı değil, kamu yararı gütmeli!
Siyasi olarak çıkar gözetmek isteyen veya ayrımcılık yapılmasını talep eden kişileri tek cümlesiyle susturabilmeli. Ve şehir çıkarları için tüm kurum ve kuruluşları bir ve bütün halde hareket etmelerine ikna edebilmeli. Şehirdeki fitneye, fesataranta, goygoyculuğa, farklı farklı çıkar gruplarına, her şey de BEN BEN diyenlere, ukala şarlatanlara, kul hakkı yiyenlere ve adaletten şaşanlara göz açtırmamalı! Bu öyle bir deli olmalı ki; herkesin güven duyduğu ve saygı gösterdiği aynı zamanda da illegal işlerde bulunan kişilerin korktuğu kişi olmalı.
Bizim şehirde böyle beyefendi, mütevazı kişiler tutmuyor ve kimse bu kişilere sahip çıkmıyor, bu kişiler hep öteleniyorbu yüzden efendi değil, bize deli lazım! Deli olmalı ama öyle sıradan deli olmamalı; akıllı delilerden olmalı samimi olmalı!
Geçmiş tarihimizden bir örnek verecek olur isek: Avrupalı zalim krallar Attila'dan öyle korkuyorlardı kiyaptıkları kötülükler sebebiyle Tanrı tarafından Attila'nın kendilerine bir ceza olarak gönderildiğine inanıyorlardı. Bu nedenle hükümdar Attila, tüm dünyada "Tanrı'nın Kırbacı Attila"olarak bilinirdüşmanlarına korku salardı. İşte bizim şehre de kişilerin yaptıkları kötülüklerin hesabını sorabilen, dosta huzur, düşmana korku salabilen bir deli (çılgın)Atilla lazım.