İnsan diyoruz ama nasıl insan? Diyebilirsiniz ki; insan olsun da taş’tan, odundan olsun!
Bir bireyin öncelikle kendisine saygısı olması lazım, kendisine saygısı bile olmayan kişilerden de saygı beklememek lazım ve ona anladığı dilden cevap vermek gerekiyor.
Efenim günümüzde çoğumuz şahit olmuşuzdur, sokak aralarından müziği yüksek seste açıp, ona buna bakarak laf atan araç içindeki “bunlara insan demeye dilim razı gelmiyor.” Biz en iyisi bunlara değişik tipli canlılar diyelim.
Bu kişiliksizler sokaktan geçen kişilere laf attığında o kişiler dönüp onların melek yüzlerine bakmadığında garip garip şeyler sergileyip triplere giriyorlar.
Örneğin yoldan geçenin üzerine balgam atıyor, ayakkabısını çıkartıp o kişiye fırlatıyor. Aracı o kişilerin üzerine sürüp korkutabiliyor. Bu laf atmalar bazen kendilerine terste tepebiliyor, laf attıkları kişilerden dayakta yiyebiliyorlar. Bu ise işin en tatlı tarafı oluyor.
Ve bu kişiler genellikle yaz aylarında araçlarını düşür viteste kullanıp, kış aylarında ise özellikle ara sokaklarda kısa mesafelerde yüksek vites yapmaya bayılıyor. Tabi ki hava kapalı ve yağmurluysa, kaldırımdan geçen kişilerin üzerine ne kadar çok su sıçratabilirlerse o kadar çok mutlu oluyor.
El insafsızlar, yağmurlu günlerde ıslanmamak için ve her bastığımız kaldırım taşının altından üzerimize çamur mu, yoksa su mu fırlayacak düşüncesiyle ecel terleri dökerek yürümeye çalışıyoruz, sizlerde gelip üzerimize yolda birikmiş çamurlu suları sıçratıyorsunuz! Ve bunu yaparken de büyük keyif alıyorsunuz.
Zaten şehir olarak alt yapıda ve üst yapıda çıta atladık, birde siz yayların üzerine gelip de onların sonunu hazırlamayın. Burada altta kalanın canı çıksın mantığıyla hareket edipte, gücü yetenin gücü yeteni alt ettiği dünyamızı daha yaşanamaz hale getirmeyin! Bırakın böyle çağ dışı kalmış hareketleri de, insanlık uğruna birazda yaşamayı öğrenin. Ben bu kişileri nasıl niteleyeceğimi bilemedim, bu yorumuz siz değerli okurlara bırakıyorum.