Günümüzde kimileri sistemin kurbanı oluyor, kimileri ise sistemi kurban yapıyor.
Aslında bizler de Türk milleti olarak herhangi bir olaydan dolayı mağduriyet yaşayan kişileri sahiplenmeyi seviyoruz. Ve bu nedenledir ki geçmişte darbe mağdurları, başörtüsünden dolayı okullarına gidemeyen ve milletvekili olup da meclise giremeyen kişiler veya bu kişilerin yakınlarına hakları iade edilmiştir, kimileri ise kendi haline bırakılmıştır.
Bunu gören bazı kişiler ise her defasında sistemin kurbanı olduklarını iddia ederek sistemi kurban haline getirmeye çalışmıştır. Bu çabalarında kimi zaman başarılı olup, kimi zaman ise rezil rüsva olmuşlardır ama bu olaylar kendilerini yıldırmamıştır. Kendi çıkarları doğrultusunda sistemi kurban etmişlerdir. Kurban olan sistem ise ağır aksak çalışır olmuş, güven kaybetmeye başlamıştır…
Keşke “para denen meta” herkes için aynı şeyi ifade etse! İnsanlar geçim sıkıntısı diye bir dertle uğraşmayıp dünyayı daha güzel hale getirmek için çalışabilseler. Ama para kimine göre güç, kimine göre nefes alma aracı, kimine göre tutkudur. Bu güç ve tutku da insanların gözünü kör etmiş, insanları bencilleştirmiştir.
Günümüzde olduğu gibi kimse sizin haklı olup olmadığınıza bakmıyor. Sesiniz kısık çıkıyorsa kesin suçlu olarak gösteriliyorsunuz ve vurun abalıya deniliyor. O ya da bu sebeple gelen vuruyor giden vuruyor bir süre sonra sesiniz hiç çıkmaz oluyor, sindiriliyorsunuz. Zaman geçtikçe Dünya yanmış umurunuzda olmuyor! Duyarsızlaşıp kendi kabuğunuza çekiliyorsunuz. Bencillikte sınır tanımayıp diğer insanları yok sayıyorsunuz. Bu yüzdendir ki kimse kendiliğinden bencil olmamıştır. Bir insan bencil ise iki sebebi vardır: Ya doğuştandır yani genlerinde vardır ya da yaşadıkları olaylar kendisini bencil olmaya itmiştir.
Aslında hepimiz bir şekilde sistemin kurbanlarıyız. Bazılarımız bundan çok etkilenir, hayatı değişir. Bazılarımızın ise hiç umurunda olmaz, çünkü kurban olmaya alışmış, umutları yok edilmiştir.
Büyük üstat Neşet Ertaş’ında dediği gibi: “Cahildim dünyanın rengine kandım.” Hayat bazen sizi öyle ummadık olaylar silsilesinin içerisine iter ki nefes aldığınıza şükredersiniz. Ve bu olayların öyle iyi bir özelliği de vardır ki; yaşadıkça olgunlaşır, hayata farklı pencereden bakmayı öğrenirsiniz. Bu yüzden benim naçizane önerim, daha ilk rüzgârda dağılıp sinmeyin, büyük poyrazlara, lodoslara her zaman hazırlıklı olun.