Ürperten Eski Tedavi Yöntemleri!

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 18.12.2017 - 09:12, Güncelleme: 30.06.2021 - 18:34
 

Ürperten Eski Tedavi Yöntemleri!

Ameliyatlar, tedaviler gelir geçer. Bazı tıbbi müdahalelerin yerini daha iyileri alır çünkü bu yeni olan, eskisini etki ve çabukluk açısından sollamıştır. Bazıları artık ameliyata gerek olmadan tedavi edilebiliyordur, bazı hastalıklar dönemsel olarak tıp literatüründen kalkmıştır ve tedavi edilmiyordur. Ancak, geçmişte yapılan bazı tıbbi müdahaleler var ki, işte onlara tedavi mi desek, işkence yöntemi mi desek pek bilemedik. Trepanasyon Trepanasyon işlemi (kafatasında delik açma işlemi) bilinen en eski ameliyat yöntemidir. Neolitik dönemden beridir de insanların uyguladığı bir yöntemdir. İnsanlar niye böyle bir şey yapmışlar bilmiyoruz elbette, ancak bazı uzmanların görüşüne göre trepanasyon, kafatasında bulunan şeytanları def etmek için kullanılıyormuş. Tuhaftır ki bazı insanlar bu uygulamadan sonra yıllarca sağlıkla yaşamayı başarabilmişler, bu da bu müdahalenin işe yaradığına dair cesaret vermiş insanlara. Her ne kadar artık beyindeki şeytanları kovmak için kullanılmasa da kafa içi basıncı düşürmek için bu prosedürün tıpta kullanıldığı biliniyor. Eğer bu delme işlemi zamanında yapılmazsa ve doğru şekilde gerçekleştirilmezse, kafa içi basıncı yükselen hastalar beyinde oluşan kan pıhtısı nedeniyle ölebiliyorlar. Lobotomi Aslında trepanasyondan daha vahşi bir prosedürün 20. yüzyıllara kadar uzanıp gelebilmesi hayretler verici. Lobotomi, beynin prefrontal lobu üzerindeki bağlantıların kesilmesi şeklinde yapılır. Bu prosedür 1935 yılında, Antonio Egas Moniz tarafından icat edilmiştir. Bu işlem, gerçek bir buz kıracağı ile gerçekleştiriliyordu ve özellikle ağır psikotik hastalığı olan kimselerde uygulanıyordu. İşlemin yapılacağı sırada hastalar uyuşturulmuyordu, yapay bir nöbet halinde oluyorlardı. Psikiyatrik ilaçlarda görülen gelişmeler sayesinde bu prosedür de gözden düşmüş oldu. 1967 yılı, bu prosedürün en son meydana getirildiği yıl oldu. Litotomi - Taş kırım Eski Yunan, Roma, İran… Bütün kaynaklarında litotomi adı verilen bir tıbbi müdahale var, işlevi ise mesane taşlarını almak. Bu tedavi yönteminde hasta sırt üzeri yatar, bacak arasından bir kesici alet geçirilip taş alınırdı. Bu operasyon, ölüm oranı yüzde 50’leri bulmuş olan oldukça zorlu bir operasyon idi. 19. yy başlarında litotomi prosedürünün yaygınlığı azalmaya başladı ve taş kırma yerini biraz daha insani prosedürlere bıraktı. Akabinde edinilen sağlıklı yemek yeme alışkanlıkları da mesane taşlarının eskisi kadar yaygın olmamasını sağladı, buna da şükür! Burun estetiği ameliyatı (Eski stilde) Frengi, yeni keşfedilen Amerika kıtasından dönen denizciler tarafından İtalya’ya 16.yy civarında gelmiş. Bu cinsel yolla bulaşan menfur hastalığın bir dizi zalim semptomu var, ama aralarından bir tanesi var ki, evlerden ırak: Semer burun sendromu. Burun kemiğinin düşmesiyle oluşan bu deformasyon o dönemin ameliyat yöntemiyle tedavi edilmiş. İtalyan cerrah Gaspare Tagliacozzi bu deformasyonu gizleyecek bir yöntem geliştirmiş. Hastanın kolundan aldığı bir dokuyla yeni bir burun yaratmaya çalışmış cerrah. Sonra bunu kolun üzerinden aldığı başka bir doku parçasıyla birleştirmiş, ancak bunu yaptığı sırada bu parça, tuhaf bir şekilde hala deriyle bağlantılı haldeymiş. Deri parçası üç hafta içerisinde tamamen tutunduğunda, cerrah bu parçayı koldan ayırıyormuş. Bu müdahaleyi gören kişilerde kış mevsimlerinde burnun mora dönüşmesi ve düşmesi gibi başka vaziyetler söz konusu oluyormuş. Bugün, frengi basit bir antibiyotik tedavisiyle çok çabuk bir şekilde tedavi edilebiliyor. Damardan kan alımı Kan kaybı denilen olgu, modern tıpta kötü bir şey olarak kabul edilir. Ancak, 2000 yıl kadar önce, bilinçli kan kaybı cerrahi müdahalelerde en sık kullanılan işlemlerden biriydi. Prosedürün bir dayanma noktası var tabii ki... İnanışa göre insan vücudu dört sıvıdan oluşuyor: Kan, balgam, siyah öd ve sarı öd. Bu sıvılar arasındaki dengenin bozulması da vücudun hasta olmasına sebep oluyor. Bazı materyaller kullanılarak açılan damar yollarından kan akışı sağlanarak bu sıvılar arasında denge kurulması sağlanmaya çalışılıyordu. Kan akıtmak, 19.yy dönemlerine kadar batıda kullanılan tedavi yöntemleri arasındaydı.
Ameliyatlar, tedaviler gelir geçer. Bazı tıbbi müdahalelerin yerini daha iyileri alır çünkü bu yeni olan, eskisini etki ve çabukluk açısından sollamıştır. Bazıları artık ameliyata gerek olmadan tedavi edilebiliyordur, bazı hastalıklar dönemsel olarak tıp literatüründen kalkmıştır ve tedavi edilmiyordur. Ancak, geçmişte yapılan bazı tıbbi müdahaleler var ki, işte onlara tedavi mi desek, işkence yöntemi mi desek pek bilemedik. Trepanasyon Trepanasyon işlemi (kafatasında delik açma işlemi) bilinen en eski ameliyat yöntemidir. Neolitik dönemden beridir de insanların uyguladığı bir yöntemdir. İnsanlar niye böyle bir şey yapmışlar bilmiyoruz elbette, ancak bazı uzmanların görüşüne göre trepanasyon, kafatasında bulunan şeytanları def etmek için kullanılıyormuş. Tuhaftır ki bazı insanlar bu uygulamadan sonra yıllarca sağlıkla yaşamayı başarabilmişler, bu da bu müdahalenin işe yaradığına dair cesaret vermiş insanlara. Her ne kadar artık beyindeki şeytanları kovmak için kullanılmasa da kafa içi basıncı düşürmek için bu prosedürün tıpta kullanıldığı biliniyor. Eğer bu delme işlemi zamanında yapılmazsa ve doğru şekilde gerçekleştirilmezse, kafa içi basıncı yükselen hastalar beyinde oluşan kan pıhtısı nedeniyle ölebiliyorlar. Lobotomi Aslında trepanasyondan daha vahşi bir prosedürün 20. yüzyıllara kadar uzanıp gelebilmesi hayretler verici. Lobotomi, beynin prefrontal lobu üzerindeki bağlantıların kesilmesi şeklinde yapılır. Bu prosedür 1935 yılında, Antonio Egas Moniz tarafından icat edilmiştir. Bu işlem, gerçek bir buz kıracağı ile gerçekleştiriliyordu ve özellikle ağır psikotik hastalığı olan kimselerde uygulanıyordu. İşlemin yapılacağı sırada hastalar uyuşturulmuyordu, yapay bir nöbet halinde oluyorlardı. Psikiyatrik ilaçlarda görülen gelişmeler sayesinde bu prosedür de gözden düşmüş oldu. 1967 yılı, bu prosedürün en son meydana getirildiği yıl oldu. Litotomi - Taş kırım Eski Yunan, Roma, İran… Bütün kaynaklarında litotomi adı verilen bir tıbbi müdahale var, işlevi ise mesane taşlarını almak. Bu tedavi yönteminde hasta sırt üzeri yatar, bacak arasından bir kesici alet geçirilip taş alınırdı. Bu operasyon, ölüm oranı yüzde 50’leri bulmuş olan oldukça zorlu bir operasyon idi. 19. yy başlarında litotomi prosedürünün yaygınlığı azalmaya başladı ve taş kırma yerini biraz daha insani prosedürlere bıraktı. Akabinde edinilen sağlıklı yemek yeme alışkanlıkları da mesane taşlarının eskisi kadar yaygın olmamasını sağladı, buna da şükür! Burun estetiği ameliyatı (Eski stilde) Frengi, yeni keşfedilen Amerika kıtasından dönen denizciler tarafından İtalya’ya 16.yy civarında gelmiş. Bu cinsel yolla bulaşan menfur hastalığın bir dizi zalim semptomu var, ama aralarından bir tanesi var ki, evlerden ırak: Semer burun sendromu. Burun kemiğinin düşmesiyle oluşan bu deformasyon o dönemin ameliyat yöntemiyle tedavi edilmiş. İtalyan cerrah Gaspare Tagliacozzi bu deformasyonu gizleyecek bir yöntem geliştirmiş. Hastanın kolundan aldığı bir dokuyla yeni bir burun yaratmaya çalışmış cerrah. Sonra bunu kolun üzerinden aldığı başka bir doku parçasıyla birleştirmiş, ancak bunu yaptığı sırada bu parça, tuhaf bir şekilde hala deriyle bağlantılı haldeymiş. Deri parçası üç hafta içerisinde tamamen tutunduğunda, cerrah bu parçayı koldan ayırıyormuş. Bu müdahaleyi gören kişilerde kış mevsimlerinde burnun mora dönüşmesi ve düşmesi gibi başka vaziyetler söz konusu oluyormuş. Bugün, frengi basit bir antibiyotik tedavisiyle çok çabuk bir şekilde tedavi edilebiliyor. Damardan kan alımı Kan kaybı denilen olgu, modern tıpta kötü bir şey olarak kabul edilir. Ancak, 2000 yıl kadar önce, bilinçli kan kaybı cerrahi müdahalelerde en sık kullanılan işlemlerden biriydi. Prosedürün bir dayanma noktası var tabii ki... İnanışa göre insan vücudu dört sıvıdan oluşuyor: Kan, balgam, siyah öd ve sarı öd. Bu sıvılar arasındaki dengenin bozulması da vücudun hasta olmasına sebep oluyor. Bazı materyaller kullanılarak açılan damar yollarından kan akışı sağlanarak bu sıvılar arasında denge kurulması sağlanmaya çalışılıyordu. Kan akıtmak, 19.yy dönemlerine kadar batıda kullanılan tedavi yöntemleri arasındaydı.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve fisiltihaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.