Mahkeme kadıya mülk değil!
Mahkeme kadıya mülk değil!
Bir kurumu veya kuruluşu yöneten kişinin hiçbir zaman için keyfi ve fevri hareket etmeye hakkı yoktur. Eğer keyfi ve fevri hareket ediyorsa o gerçek anlamda yönetici değildir. Ve o makamı hak etmiyordur. Yani bir yönetici gözünün üstünde kaşın var deyip bir kişiyi hiçe sayamaz, saymamalıdır!
Bir kurumu veya kuruluşu yöneten kişinin hiçbir zaman için keyfi ve fevri hareket etmeye hakkı yoktur. Eğer keyfi ve fevri hareket ediyorsa o gerçek anlamda yönetici değildir. Ve o makamı hak etmiyordur. Yani bir yönetici gözünün üstünde kaşın var deyip bir kişiyi hiçe sayamaz, saymamalıdır!
Yöneticiler yapıcı eleştirilere açık olmalıdır. Bir yönetici bir yeri yönetiyorsa o kuruma bağlı kişilerin hakkını savunmalı, yetkileri keyfi kullanmayıp o kişilerin paralarını har vurup harman savurmamalıdır. Emri mutlu azınlıklardan değil, adaletten almalıdır. Ve adaletin kılıcı güçlü ve keskin olmalıdır.
Kişiye göre adalet anlayışı kabul edilmemelidir. Ama maalesef günümüz yöneticileri kendinden olmayanın canı çıksın mantığından öteye gidemiyorlar. Kendini eleştiren kişilerden uzak durup mutlu azınlıklarıyla sığ ve bağnaz çalışmalara imza atıyorlar.
Bazı kişiler gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olduklarında her zaman için birilerinin buna çekiç güç olarak dur demesi gerekmektedir. Evet, mahkeme kadıya mülk olmadığı gibi o görevler yöneticilere de bâki değildir. Biri gider biri gelir bu hep böyle olmuştur. O yüzdendir ki kimse kimseye ders vermeye çalışmasın. Benim naçizane önerim ders vermek isteyen kişiler öncelikle s.çtıları donları temizlesinler sonra ders vermeye çalışsınlar!
Tarih, fevri ve keyfi hareketler içerisinde bulunan yöneticileri karanlık sayfalarına büyük harflerle yazacaktır. Kimse bizim sustuğumuz için bir şey bilmediğimizi düşünmesin. Baskıyla korkuttuğunuz kişilerin mahşerde iki eli yakanızda olacaktır. Bu dünyada işleriniz iyi olabilir ama eminim öbür dünyada yatacak yeriniz olmayacaktır. Vaktiniz varken bir damla su istediğinizde kimsenin sizin yüzünüze bile bakmadığı durumlara düşmeyin. Dikkat edin bıldır yediğiniz hurmalar sonra sizi tırmalamasın!
Hepimiz Orhan’ız!
Yukarıdaki yazıdan bağımsız olarak yaşanan üzücü bir olaydan bahsetmek istiyorum. Geçtiğimiz pazar günü Onikişubat Stadyumunda Kahramanmaraşsporumuzun maçında değerli gazeteci dostum Orhan Külek sözlü ve fiziki olarak şiddete uğradı. Aslında o değil şehirde görev yapan tüm gazeteciler saldırıya uğradı. Peki, neydi suçu, haber yapmak. Tek suçu haber yapmak olan bir kişi neden saldırıya uğrar?
Bir sorun varsa mahkemeye verirsiniz, çözümü şiddette aramak ilkellikten öte bir şey değildir. Kimse kimseye stadyuma almıyorum diyemez. Çünkü orası kişilerin değil, tüm Kahramanmaraşlılarındır. Kimse fevri ve bireysel sorunlarını Kahramanmaraşspor’a yansıtamaz. Bir kişiyle sorununuz varsa onun çözüm yeri stadyum değildir. İnşallah bu kişiler hatalarını anlayıp bir an önce bu hatalarından dönerler!
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.