İsyaaaan! Var isyan!
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
11.07.2017 - 09:52, Güncelleme:
30.06.2021 - 18:34
İsyaaaan! Var isyan!
İsyan etmenin de bir raconu var. Eh, oyunu kuralına göre oynarsanız kazanan siz olursunuz. Peki masadan kazançlı kalkan taraf olmak için isyan bayrakları nasıl çekilmeli?
Haftanın yorgunluğunu atma, biraz olsun huzur bulma umuduyla gittiğiniz salaş restorandaki garson önce limonlu ve buzlu olarak sipariş ettiğiniz sodanızı sade ve tabii ki oda sıcaklığında, ardından mantarsız istediğiniz eti bol mantarlı ve soğumuş olarak getirdiğinde ne yaparsınız? Size kendinizi her an patlayacak bir bomba gibi hissettiren kişi, niyeyse dediklerinizin aksini yapan bu garson ağabeyimiz de olabilir, kaçırmak üzere olduğunuz toplantıya yetişirken aracına bindiğiniz taksici amca da sevgiliniz ya da babanız da... Krizleri ufak çaplı bir isyanla çözebiliyorsanız ne âlâ ama herkes isyan çıkararak istediğini elde etme yeteneğiyle doğmuyor. Kaldı ki pek çoğumuz isyan etmeyi beceremiyoruz.
Bir kere ne denli büyük bir haklıksızlığa uğramış olduğumuzun önemi yok, çığlık çığlığa bağırarak çıkarılan isyanla bir yere varamıyoruz, masumiyet maskesini kuşanmak şart. Beyninizden alevler çıkarcasına ağzınıza geleni etrafınıza savurursanız eteğinizdeki taşları dökmüş olmak içinizi ferahlatmaktan ötesine geçmez, hatta günün sonunda işleri daha da berbat eder. Ama siz yine de bu ihtimalden korkarak yerinize oturmayın. İsterse sonuç vermesin siz yine de isyan edin. Mesela içtiğiniz şarabın kalitesini mi beğenmediniz? En azından bunu tespit edebilecek kapasiteye sahip olduğunuzu bilsinler. Şikâyet psikolojisi üzerine araştırmalar yapan Dr. Robin Kowalsk’e göre sırf sempati kazanmak ve dikkatleri üzerinize çekmek için bile isyan edilir... Tabii kılıfına nasıl uyduracağınızı biliyorsanız.
İsyaaaan!
Şimdi konumuz günümüzü berbat eden garson ya da taksiciye karşı değil; sevdiğimiz birine karşı başlatacağımız isyan hareketi. Çünkü özellikle yakın ilişki içerisinde olduğumuz kişilerle olan krizleri yönetmekte çuvallıyoruz.
İsyan etmeyi kafanıza koyduysanız işte bu noktada çok ince bir çizgidesiniz. Ya hayıflandığınız durum daha vahim bir hal alacak ya da günü kârlı kapatan siz olacaksınız. Klişe film sahnelerinde olduğu gibi “Yetti ama!” diyerek masadaki her şeyi yere savurmanın ötesinde yapılması gerekenler var. ABD’li psikoloji profesörü Barbara Held de isyan etmenin tereyağından kıl çeker gibi kolay sonuçlar vermesi için tek bir tavsiyede bulunuyor: Karşınızdakine ne denli üzgün olduğunuzu söyleyin... Bunu yapmazsanız, krizden doğan sancıyı bir başınıza çekmeyi kabul ettiniz demektir! Dünya çapında yaptığı konuşmalarla tanınan ABD’li yazar Kevin Hogan da işin olmazsa olmazının samimiyet olduğunu söylüyor ve ekliyor:
1- Önce konuya neden itirazı olduğunu iyi kavrayın. Hogan’a göre insanlar, çoğu zaman neden “Hayır” dediklerini bile bilmezler, anlık bir reaksiyondur. Onu buna zorlayan sebebi bilin.
2- Duygusal iklim yaratın. Dinlemeyi bilin, doğru soruları sorun.
3- İnsan beyni dinlediklerini bir kayıt cihazı gibi kaydetmez, bazı yerlerini eksiltip bazı yerlerini çoğaltarak kaydeder. Hafızasına neleri nasıl kaydettiğine hâkim olun.
4- Kurbanınızın gözünü korkutun. İnsanlar kazanmaktan çok kaybetmemeyi isterler.
5- Saadet dolu bir atmosfer yaratın. Topluluk içinde davranışlarımızı bulunduğumuz ortamın havası belirler.
6- Zafiyetlere, önyargılara dikkat kesilin. İsyanın çıkış noktası bunlardan kaynaklıysa daha ılımlı yüzleşin.
7- Uyum, ikna sürecine iyi gelir. Aranızda ne kadar güçlü bağ oluşmuşsa ikna süreci o kadar kolay işler. Mesela benzer ses tonuyla konuşun.
8- İnsanlar ne istediklerini bilmeyebilirler ama ne istemediklerini iyi bilir. Ne istemediklerine odaklanın, kırmızı çizgilerini bilin.
İsyan etmenin de bir raconu var. Eh, oyunu kuralına göre oynarsanız kazanan siz olursunuz. Peki masadan kazançlı kalkan taraf olmak için isyan bayrakları nasıl çekilmeli?
Haftanın yorgunluğunu atma, biraz olsun huzur bulma umuduyla gittiğiniz salaş restorandaki garson önce limonlu ve buzlu olarak sipariş ettiğiniz sodanızı sade ve tabii ki oda sıcaklığında, ardından mantarsız istediğiniz eti bol mantarlı ve soğumuş olarak getirdiğinde ne yaparsınız? Size kendinizi her an patlayacak bir bomba gibi hissettiren kişi, niyeyse dediklerinizin aksini yapan bu garson ağabeyimiz de olabilir, kaçırmak üzere olduğunuz toplantıya yetişirken aracına bindiğiniz taksici amca da sevgiliniz ya da babanız da... Krizleri ufak çaplı bir isyanla çözebiliyorsanız ne âlâ ama herkes isyan çıkararak istediğini elde etme yeteneğiyle doğmuyor. Kaldı ki pek çoğumuz isyan etmeyi beceremiyoruz.
Bir kere ne denli büyük bir haklıksızlığa uğramış olduğumuzun önemi yok, çığlık çığlığa bağırarak çıkarılan isyanla bir yere varamıyoruz, masumiyet maskesini kuşanmak şart. Beyninizden alevler çıkarcasına ağzınıza geleni etrafınıza savurursanız eteğinizdeki taşları dökmüş olmak içinizi ferahlatmaktan ötesine geçmez, hatta günün sonunda işleri daha da berbat eder. Ama siz yine de bu ihtimalden korkarak yerinize oturmayın. İsterse sonuç vermesin siz yine de isyan edin. Mesela içtiğiniz şarabın kalitesini mi beğenmediniz? En azından bunu tespit edebilecek kapasiteye sahip olduğunuzu bilsinler. Şikâyet psikolojisi üzerine araştırmalar yapan Dr. Robin Kowalsk’e göre sırf sempati kazanmak ve dikkatleri üzerinize çekmek için bile isyan edilir... Tabii kılıfına nasıl uyduracağınızı biliyorsanız.
İsyaaaan!
Şimdi konumuz günümüzü berbat eden garson ya da taksiciye karşı değil; sevdiğimiz birine karşı başlatacağımız isyan hareketi. Çünkü özellikle yakın ilişki içerisinde olduğumuz kişilerle olan krizleri yönetmekte çuvallıyoruz.
İsyan etmeyi kafanıza koyduysanız işte bu noktada çok ince bir çizgidesiniz. Ya hayıflandığınız durum daha vahim bir hal alacak ya da günü kârlı kapatan siz olacaksınız. Klişe film sahnelerinde olduğu gibi “Yetti ama!” diyerek masadaki her şeyi yere savurmanın ötesinde yapılması gerekenler var. ABD’li psikoloji profesörü Barbara Held de isyan etmenin tereyağından kıl çeker gibi kolay sonuçlar vermesi için tek bir tavsiyede bulunuyor: Karşınızdakine ne denli üzgün olduğunuzu söyleyin... Bunu yapmazsanız, krizden doğan sancıyı bir başınıza çekmeyi kabul ettiniz demektir! Dünya çapında yaptığı konuşmalarla tanınan ABD’li yazar Kevin Hogan da işin olmazsa olmazının samimiyet olduğunu söylüyor ve ekliyor:
1- Önce konuya neden itirazı olduğunu iyi kavrayın. Hogan’a göre insanlar, çoğu zaman neden “Hayır” dediklerini bile bilmezler, anlık bir reaksiyondur. Onu buna zorlayan sebebi bilin.
2- Duygusal iklim yaratın. Dinlemeyi bilin, doğru soruları sorun.
3- İnsan beyni dinlediklerini bir kayıt cihazı gibi kaydetmez, bazı yerlerini eksiltip bazı yerlerini çoğaltarak kaydeder. Hafızasına neleri nasıl kaydettiğine hâkim olun.
4- Kurbanınızın gözünü korkutun. İnsanlar kazanmaktan çok kaybetmemeyi isterler.
5- Saadet dolu bir atmosfer yaratın. Topluluk içinde davranışlarımızı bulunduğumuz ortamın havası belirler.
6- Zafiyetlere, önyargılara dikkat kesilin. İsyanın çıkış noktası bunlardan kaynaklıysa daha ılımlı yüzleşin.
7- Uyum, ikna sürecine iyi gelir. Aranızda ne kadar güçlü bağ oluşmuşsa ikna süreci o kadar kolay işler. Mesela benzer ses tonuyla konuşun.
8- İnsanlar ne istediklerini bilmeyebilirler ama ne istemediklerini iyi bilir. Ne istemediklerine odaklanın, kırmızı çizgilerini bilin.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.