Yaşamaya Bayılıyorum
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
27.07.2017 - 09:48, Güncelleme:
30.06.2021 - 18:34
Yaşamaya Bayılıyorum
Hayatımın en mutlu ve en canlı hatıralarından bazıları, tek başıma geçirdiğim anlardan oluşuyor. En sevdiğim kitap serisini yeniden okuduğum karlı bir hafta sonu. Yeni evimde ilk yemek yaptığım an. Birlikte tatil yaptığım insanlardan biraz uzaklaşarak gün doğumunu tek başıma izlediğim sabah. Elbette, içerisinde insanların da olduğu birçok mutlu hatıram var; ancak o anların sakinliği ve bana getirdikleri huzur, bir şekilde zihnimde en canlı halleri ile kalıyor.
Ben gerçekten yalnız mıyım?
İçedönük bir insan olarak, hafta sonu dışarı çıkıp diğer insanlarla vakit geçirmektense evde kalmayı tercih ettiğim için suçluluk duyduğum anlar oldu. Bu duygu, yapmayı seçtiğim şey için sabırsızlanıyor olsam bile ortaya çıkabiliyor – yeni bir kitap okumak ya da en sevdiğim filmlerden birini izlemek gibi.
Kafamın içindeki ses hala orada. Tek başıma bu kadar çok vakit geçirmemin anormal olduğunu söylüyor. Evet, içedönük birisiyim; ancak cumartesi gecesi evde olmak, sağlıksız bir bölgeye geçiş gibi sanki. Akranlarım ne der? İş arkadaşlarım ne düşünür? Bazen utandığımı hissediyor ve evde kalmak için bahaneler uyduruyorum; yetiştirmem gereken çok iş var ya da ailemle biraz vakit geçirmem gerekiyor gibi. Bazen ise direkt yalana başvuruyor, kendimi iyi hissetmediğimi söylüyorum.
İşin aslı şu ki iyi hissetmeme iddiam, kulağıma eskisi kadar yalanmış gibi gelmiyor. İçedönük olmanın ne olduğunu daha iyi anladıkça, tek başıma vakit geçirmemin zihin sağlığım için bir tür ihtiyaç olduğunu fark ettim. Bunun yüzünden utanmamalı, suçluluk duymamalıyım aslında; ama nedense ne kadar yalnız olduğumu gördüklerinde insanların hakkımda kötü düşüneceklerinden korkuyorum.
Tek başıma yaşıyor ve tek başıma yaşamaya bayılıyorum. Ama insanları sürekli mutlu olduğuma inandırma ihtiyacı duyuyorum. “Sıkılmıyor musun?”, “Yalnız hissetmiyor musun?” soruları ile o kadar çok karşılaştım ki gerçekten bir sorunum olduğuna inanmaya başladım. Belki de gerçekten yalnızım ve değişmem gerekiyor. Belki de konfor bölgemde sıkışıp kaldım ve silkelenip kendime gelmem gerekiyor.
Toplum, hafta sonlarını bilerek isteyerek evde, televizyon izleyerek, kitap okuyarak ya da yatarak geçiren kişilerin hata yaptıklarını söylüyor. Ancak insanların veba salgını gibi korktukları o sessiz anlar, genelde benim haftamın en iyi anları oluyor. Nihayetinde kendime şu soruyu sormaya başladığımda büyük bir aydınlanma yaşadım: “Gerçekten yalnız mıyım, yoksa toplum öyle olduğumu mu söylüyor?”
Planlarınızı hangi duygular motive ediyor?
Yapılan çalışmalara göre, içedönük insanlar, Amerikan nüfusunun üçte birini oluşturuyor. Ancak sessiz olduğumuz ve dışadönük gibi görünmeye çalıştığımız için hala azınlık olarak görülüyoruz. “Ötekiler”iz. Bu yüzden düzeltilmemiz gerekiyor. Dışarı daha fazla çıkmamız, evde, yalnız bir şekilde geçirdiğimiz her cumartesi akşamı için suçluluk duymamız gerekiyor.
Hiç kimse hayatınızı nasıl yaşamanız gerektiğini söylememeli – toplum, arkadaşlarınız, iş arkadaşlarınız ve hatta aileniz bile. Evde kalmaktan, yalnız yaşayıp kendinizle ilgilenmekten mutlu oluyorsanız, sorun yok demektir. Dışadönük “normal” algısından farklı olduğumuz için kişiliğimizden utanmak zorunda değiliz.
İçine kapanık olmak, kimliğimin bir parçası; ama yine de insanların bu kelimeyi utanılacak bir şeymiş gibi fısıldayarak kullandıklarına tanık oluyorum. Herkes, özgün bir kişiliğe sahip olmanız gerektiğini söylüyor – bu kişilik gürültülü, canlı ve dışadönük olduğu sürece. Bazen ben de bu özellikleri yansıtabiliyorum; ancak sadece yeterince dinlendikten ve kendimle yeterince vakit geçirdikten sonra.
Yeterince dışarı çıkmadığınız için suçluluk duyuyorsanız eğer, kendinize bunun sebebini sorabilirsiniz. Sonuç, insanların hakkınızdaki düşüncelerinden korkuyor olmanız ise iyi bir sebep değil bu. İnsanların düşüncelerini ne kadar az umursarsanız, özgüveniniz o kadar artar.
“Hafta sonu ne yaptın?” sorusuna kendinizden emin ve mutlu bir şekilde okuduğunuz bir kitap ya da izlediğiniz bir film hakkında konuşarak cevap verebildiğinizde, insanlar, mutlu olduğunuzu fark edebilecek ve yalnız olup olmadığınızı sorgulama ihtiyacı duymayacaklar.
İçedönük bir insan olarak tanımlanmak için her cumartesi gecesini yalnız başınıza geçirmek zorunda değilsiniz. İçedönükler de arkadaşları ile vakit geçirmekten hoşlanırlar. Ancak vahşi tarafa geçmek için kitap okuma planlarımı ertelemeden önce, kendime daima şu soruyu sorarım: “Hangi duygular beni bu plan için motive ediyor?” Eğer yanıt, başka birinin beklentileri üzerine suçluluk duygusu ya da utanç ise, cumartesi gecesi beni bulabileceğiniz tek yer, kanepemin üzeridir.
Aygen Işgın
Siz de yazınızı gönderin, yayınlayalım
Hayatımın en mutlu ve en canlı hatıralarından bazıları, tek başıma geçirdiğim anlardan oluşuyor. En sevdiğim kitap serisini yeniden okuduğum karlı bir hafta sonu. Yeni evimde ilk yemek yaptığım an. Birlikte tatil yaptığım insanlardan biraz uzaklaşarak gün doğumunu tek başıma izlediğim sabah. Elbette, içerisinde insanların da olduğu birçok mutlu hatıram var; ancak o anların sakinliği ve bana getirdikleri huzur, bir şekilde zihnimde en canlı halleri ile kalıyor.
Ben gerçekten yalnız mıyım?
İçedönük bir insan olarak, hafta sonu dışarı çıkıp diğer insanlarla vakit geçirmektense evde kalmayı tercih ettiğim için suçluluk duyduğum anlar oldu. Bu duygu, yapmayı seçtiğim şey için sabırsızlanıyor olsam bile ortaya çıkabiliyor – yeni bir kitap okumak ya da en sevdiğim filmlerden birini izlemek gibi.
Kafamın içindeki ses hala orada. Tek başıma bu kadar çok vakit geçirmemin anormal olduğunu söylüyor. Evet, içedönük birisiyim; ancak cumartesi gecesi evde olmak, sağlıksız bir bölgeye geçiş gibi sanki. Akranlarım ne der? İş arkadaşlarım ne düşünür? Bazen utandığımı hissediyor ve evde kalmak için bahaneler uyduruyorum; yetiştirmem gereken çok iş var ya da ailemle biraz vakit geçirmem gerekiyor gibi. Bazen ise direkt yalana başvuruyor, kendimi iyi hissetmediğimi söylüyorum.
İşin aslı şu ki iyi hissetmeme iddiam, kulağıma eskisi kadar yalanmış gibi gelmiyor. İçedönük olmanın ne olduğunu daha iyi anladıkça, tek başıma vakit geçirmemin zihin sağlığım için bir tür ihtiyaç olduğunu fark ettim. Bunun yüzünden utanmamalı, suçluluk duymamalıyım aslında; ama nedense ne kadar yalnız olduğumu gördüklerinde insanların hakkımda kötü düşüneceklerinden korkuyorum.
Tek başıma yaşıyor ve tek başıma yaşamaya bayılıyorum. Ama insanları sürekli mutlu olduğuma inandırma ihtiyacı duyuyorum. “Sıkılmıyor musun?”, “Yalnız hissetmiyor musun?” soruları ile o kadar çok karşılaştım ki gerçekten bir sorunum olduğuna inanmaya başladım. Belki de gerçekten yalnızım ve değişmem gerekiyor. Belki de konfor bölgemde sıkışıp kaldım ve silkelenip kendime gelmem gerekiyor.
Toplum, hafta sonlarını bilerek isteyerek evde, televizyon izleyerek, kitap okuyarak ya da yatarak geçiren kişilerin hata yaptıklarını söylüyor. Ancak insanların veba salgını gibi korktukları o sessiz anlar, genelde benim haftamın en iyi anları oluyor. Nihayetinde kendime şu soruyu sormaya başladığımda büyük bir aydınlanma yaşadım: “Gerçekten yalnız mıyım, yoksa toplum öyle olduğumu mu söylüyor?”
Planlarınızı hangi duygular motive ediyor?
Yapılan çalışmalara göre, içedönük insanlar, Amerikan nüfusunun üçte birini oluşturuyor. Ancak sessiz olduğumuz ve dışadönük gibi görünmeye çalıştığımız için hala azınlık olarak görülüyoruz. “Ötekiler”iz. Bu yüzden düzeltilmemiz gerekiyor. Dışarı daha fazla çıkmamız, evde, yalnız bir şekilde geçirdiğimiz her cumartesi akşamı için suçluluk duymamız gerekiyor.
Hiç kimse hayatınızı nasıl yaşamanız gerektiğini söylememeli – toplum, arkadaşlarınız, iş arkadaşlarınız ve hatta aileniz bile. Evde kalmaktan, yalnız yaşayıp kendinizle ilgilenmekten mutlu oluyorsanız, sorun yok demektir. Dışadönük “normal” algısından farklı olduğumuz için kişiliğimizden utanmak zorunda değiliz.
İçine kapanık olmak, kimliğimin bir parçası; ama yine de insanların bu kelimeyi utanılacak bir şeymiş gibi fısıldayarak kullandıklarına tanık oluyorum. Herkes, özgün bir kişiliğe sahip olmanız gerektiğini söylüyor – bu kişilik gürültülü, canlı ve dışadönük olduğu sürece. Bazen ben de bu özellikleri yansıtabiliyorum; ancak sadece yeterince dinlendikten ve kendimle yeterince vakit geçirdikten sonra.
Yeterince dışarı çıkmadığınız için suçluluk duyuyorsanız eğer, kendinize bunun sebebini sorabilirsiniz. Sonuç, insanların hakkınızdaki düşüncelerinden korkuyor olmanız ise iyi bir sebep değil bu. İnsanların düşüncelerini ne kadar az umursarsanız, özgüveniniz o kadar artar.
“Hafta sonu ne yaptın?” sorusuna kendinizden emin ve mutlu bir şekilde okuduğunuz bir kitap ya da izlediğiniz bir film hakkında konuşarak cevap verebildiğinizde, insanlar, mutlu olduğunuzu fark edebilecek ve yalnız olup olmadığınızı sorgulama ihtiyacı duymayacaklar.
İçedönük bir insan olarak tanımlanmak için her cumartesi gecesini yalnız başınıza geçirmek zorunda değilsiniz. İçedönükler de arkadaşları ile vakit geçirmekten hoşlanırlar. Ancak vahşi tarafa geçmek için kitap okuma planlarımı ertelemeden önce, kendime daima şu soruyu sorarım: “Hangi duygular beni bu plan için motive ediyor?” Eğer yanıt, başka birinin beklentileri üzerine suçluluk duygusu ya da utanç ise, cumartesi gecesi beni bulabileceğiniz tek yer, kanepemin üzeridir.
Aygen Işgın
Siz de yazınızı gönderin, yayınlayalım
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.