Descartes’in “Her Şey Sallantılıdır” Görüşü

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 11.12.2017 - 09:16, Güncelleme: 30.06.2021 - 18:34
 

Descartes’in “Her Şey Sallantılıdır” Görüşü

Descartes bildiğimiz bilginin temelindeki sağlamlılıktan şüphe duyuyor. Temel sağlam olmayınca yapı sağlam olabilir mi? Descartes, ‘her şey sallantılı olabilir’ düşüncesinden çok, ‘her şey sallantılıdır’ görüşüne bağlanır. Descartes eskiden bilinen bilgiye güvenmemekle işe başlamıştır. “Hepiniz bir kez olsun her şeyden şüphelenin” düşüncesi onun evrensel kuşku yönteminin ruhsal temelini oluşturmaktadır. İlk iş olarak eskiye güvensizlikten başladığı için bilinen şeyin belirlenmişliğinden kurtularak yola koyulur. 17. yüzyılın en önde gelen filozofu olan Descartes Rönesans çağının başta gelen aktörlerindendir. Yaptığı bilimsel çalışmalar, bilgi ve yöntem konusunda belli bir kuşkuculuğa yol açtı çünkü Rönesans düşünürlerine göre iyi bir yöntem ile evrensel doğruluk bulunabilirdi. Descartes orta çağ düşüncesinde ilerlemekte olmasına rağmen, modern felsefeye geçiş dönemini başlatan kişidir. Bunların yanı sıra yeni felsefenin en önemli filozofudur. Ayrıca yeni bilimin de öncülerindendir. Bilimciler çok zaman kendi alanlarının filozofu olmaktan kaçınırlar ya da en azından böyle bir şeye gerek duymazlardı. Buluşlarının evrenselde doğrulanması diye bir kaygıları yoktu, bilimde uygulama çalışmaları kuramcılık kaygısıyla desteklenmiyordu. Yeni bir çağın başlamakta olduğunun bilinci apaydınlık bir biçimde ilkin Descartes’da belirir. Yöntem üzerine konuşmalarda Descartes ” Yüzyılımız bana daha önce ki yüzyılların hiçbirinde görülmeyen bir biçimde verimli ve kafaca zengin görünüyordu” der. Descartes önce filozoftu, her şeye, bilime de bir Filozof tutumuyla yöneliyordu. Filozof sürekli olarak özelden genele gitme yollarını arıyordu. Durumlar değildi ilkelerdi onu ilgilendiren. Bu şekilde düşünme nedeni ise bilimselliğin tehlikeye girebilme düşüncesiydi. Çünkü özel doğrular üzerine bilim kurulamazdı. Özel dediğimiz şey geneli açıkladığı zaman önemlidir. Özelinde alanında kalakalmak nice yanılmayı göze almak olurdu. Descartes hep bir arayış içinde olmuştur. Belagate önem verip şiire tutulmuş fakat bu, zihinsel çabanın ürünü olmaktan çok birer vergidir. Bunun yanında matematikle ilgilenmiştir, kesinliklerin ve apaçıkların alanı olarak matematik ilgisini çekmiştir. O zamanlar böylesine sağlam temelleri olan bir bilgi alanı daha çok uygulamaya yönelik olarak kullanılmaktadır. Örneğin; marangozlukta yapı sanatlarında işte tamda burada eski ile yeni arasında bir terslik fark eder. Eskiler çok çok güzel yapıları kumun üstüne çamurun üstüne kurarlardı şimdikiler ise matematik gibi sağlam temeller ellerindeyken bunun üstüne hiçbir şey kurmuyorlar. Descartes, din ve bilim karşısında da tedirginlik duyuyordu Aşkın doğrularla ilgilenmektedir din veya bilim gibi. Her şeyden şüphe duyduğu için o konuda da şüphe duymaktadır dolayısıyla kuşku uyandırmayacak hiçbir şey yoktur. Düşüncelerimiz hep zayıflıklarla doludur. Felsefede yüzyıllar boyunca yaşamış olan kişiler tarafından incelenmiştir. Felsefede görüşlerin birini bile doğru diye belirleme olanağı yoktur. Sanı değeri taşıyan görüşlerin tümüyle yanlış sayılması doğru olacaktır. Descartes bildiğimiz bilginin temelindeki sağlamlılıktan şüphe duyuyor. Temel sağlam olmayınca yapı sağlam olabilir mi? Buradan da şu çıkıyor; kuşku bir yöntem olarak Descartes’in sistemli tutumuna bağlı bir yönelim olduğu kadar, bilgi açısından oldukça sallantılı bir ortamda bir güvensizlik duygusudur. Descartes’çi kuşku, bir tutum, sağlam temeli bulunduracak bir yol kadar bilimde kuramda tek tek bilgilerin felsefede arayışlarından çok kalıpların geçerli olduğu bir ortamda düşüncelerin uğradığı parçalanmışlığın anlatımıdır. Descartes ‘her şey sallantılı olabilir’ düşüncesinden çok ‘her şey sallantılıdır’ görüşüne bağlanır. Descartes eskiden bilinen bilgiye güvenmemekle işe başlamıştır. Bu da onun evrensel kuşku yönteminin ruhsal temelini oluşturmaktadır. İlk iş olarak eskiye güvensizlikten başladığı için bilinen şeyin belirlenmişliğinden kurtularak yola koyulur. Yeni yeni düşünceler, yeni bir bilgi arayışlarına girişir. Bu yüzden hocalarıyla olan bağlarını koparır koparmaz dünyaya açılır. Eski çevresinden kurtulup yeni yerler görecek, yeni insanlık, yeni insan yaşayış ve durumlarını görecektir. Belli bir yere kapanmış belli filozofların kurgularını öğrenmektense gider insanların omuzlarına aldığı yükümlülüklerle ilgilenir onların görüşlerini öğrenirim der. Böylece kurgunun alanından, düşünce adamları ortamından kopacak, tekniğin alanına çalışan insanların yaşayış biçimlerini gözlemlerken filozofların birbirini tutmaz görüşlerini araştırırken ki tedirginliğini yaşamıştır. Hep aynı çeşitlilik hep aynı tutarsızlık doğruyu aramaya giderken yanlışın kaynağına inmiştir yeniden. Descartes yöntem ve yöntemliliği ortaya koymak için yola çıkmıştır. Doğruyu bulmak için eskiyi çöpe atma yöntemini kullanmıştır. Onun çabası herkesin usunu yönetebilmesine yardımcı olmak için bir yöntem ortaya koymak değildi, tersine kendi usunu yönetmek için nasıl bir çaba gösterdiğini ortaya koymaktı. Kendi çabasını sadece bir örnek olarak öne sürüyordu. Ne var ki sıradan bir örnek değildi bu. Genel geçer bir önerisi vardı. Hepiniz diyordu, hepiniz bir kere her şeyden tam tamına kuşkulanın.
Descartes bildiğimiz bilginin temelindeki sağlamlılıktan şüphe duyuyor. Temel sağlam olmayınca yapı sağlam olabilir mi? Descartes, ‘her şey sallantılı olabilir’ düşüncesinden çok, ‘her şey sallantılıdır’ görüşüne bağlanır. Descartes eskiden bilinen bilgiye güvenmemekle işe başlamıştır. “Hepiniz bir kez olsun her şeyden şüphelenin” düşüncesi onun evrensel kuşku yönteminin ruhsal temelini oluşturmaktadır. İlk iş olarak eskiye güvensizlikten başladığı için bilinen şeyin belirlenmişliğinden kurtularak yola koyulur. 17. yüzyılın en önde gelen filozofu olan Descartes Rönesans çağının başta gelen aktörlerindendir. Yaptığı bilimsel çalışmalar, bilgi ve yöntem konusunda belli bir kuşkuculuğa yol açtı çünkü Rönesans düşünürlerine göre iyi bir yöntem ile evrensel doğruluk bulunabilirdi. Descartes orta çağ düşüncesinde ilerlemekte olmasına rağmen, modern felsefeye geçiş dönemini başlatan kişidir. Bunların yanı sıra yeni felsefenin en önemli filozofudur. Ayrıca yeni bilimin de öncülerindendir. Bilimciler çok zaman kendi alanlarının filozofu olmaktan kaçınırlar ya da en azından böyle bir şeye gerek duymazlardı. Buluşlarının evrenselde doğrulanması diye bir kaygıları yoktu, bilimde uygulama çalışmaları kuramcılık kaygısıyla desteklenmiyordu. Yeni bir çağın başlamakta olduğunun bilinci apaydınlık bir biçimde ilkin Descartes’da belirir. Yöntem üzerine konuşmalarda Descartes ” Yüzyılımız bana daha önce ki yüzyılların hiçbirinde görülmeyen bir biçimde verimli ve kafaca zengin görünüyordu” der. Descartes önce filozoftu, her şeye, bilime de bir Filozof tutumuyla yöneliyordu. Filozof sürekli olarak özelden genele gitme yollarını arıyordu. Durumlar değildi ilkelerdi onu ilgilendiren. Bu şekilde düşünme nedeni ise bilimselliğin tehlikeye girebilme düşüncesiydi. Çünkü özel doğrular üzerine bilim kurulamazdı. Özel dediğimiz şey geneli açıkladığı zaman önemlidir. Özelinde alanında kalakalmak nice yanılmayı göze almak olurdu. Descartes hep bir arayış içinde olmuştur. Belagate önem verip şiire tutulmuş fakat bu, zihinsel çabanın ürünü olmaktan çok birer vergidir. Bunun yanında matematikle ilgilenmiştir, kesinliklerin ve apaçıkların alanı olarak matematik ilgisini çekmiştir. O zamanlar böylesine sağlam temelleri olan bir bilgi alanı daha çok uygulamaya yönelik olarak kullanılmaktadır. Örneğin; marangozlukta yapı sanatlarında işte tamda burada eski ile yeni arasında bir terslik fark eder. Eskiler çok çok güzel yapıları kumun üstüne çamurun üstüne kurarlardı şimdikiler ise matematik gibi sağlam temeller ellerindeyken bunun üstüne hiçbir şey kurmuyorlar. Descartes, din ve bilim karşısında da tedirginlik duyuyordu Aşkın doğrularla ilgilenmektedir din veya bilim gibi. Her şeyden şüphe duyduğu için o konuda da şüphe duymaktadır dolayısıyla kuşku uyandırmayacak hiçbir şey yoktur. Düşüncelerimiz hep zayıflıklarla doludur. Felsefede yüzyıllar boyunca yaşamış olan kişiler tarafından incelenmiştir. Felsefede görüşlerin birini bile doğru diye belirleme olanağı yoktur. Sanı değeri taşıyan görüşlerin tümüyle yanlış sayılması doğru olacaktır. Descartes bildiğimiz bilginin temelindeki sağlamlılıktan şüphe duyuyor. Temel sağlam olmayınca yapı sağlam olabilir mi? Buradan da şu çıkıyor; kuşku bir yöntem olarak Descartes’in sistemli tutumuna bağlı bir yönelim olduğu kadar, bilgi açısından oldukça sallantılı bir ortamda bir güvensizlik duygusudur. Descartes’çi kuşku, bir tutum, sağlam temeli bulunduracak bir yol kadar bilimde kuramda tek tek bilgilerin felsefede arayışlarından çok kalıpların geçerli olduğu bir ortamda düşüncelerin uğradığı parçalanmışlığın anlatımıdır. Descartes ‘her şey sallantılı olabilir’ düşüncesinden çok ‘her şey sallantılıdır’ görüşüne bağlanır. Descartes eskiden bilinen bilgiye güvenmemekle işe başlamıştır. Bu da onun evrensel kuşku yönteminin ruhsal temelini oluşturmaktadır. İlk iş olarak eskiye güvensizlikten başladığı için bilinen şeyin belirlenmişliğinden kurtularak yola koyulur. Yeni yeni düşünceler, yeni bir bilgi arayışlarına girişir. Bu yüzden hocalarıyla olan bağlarını koparır koparmaz dünyaya açılır. Eski çevresinden kurtulup yeni yerler görecek, yeni insanlık, yeni insan yaşayış ve durumlarını görecektir. Belli bir yere kapanmış belli filozofların kurgularını öğrenmektense gider insanların omuzlarına aldığı yükümlülüklerle ilgilenir onların görüşlerini öğrenirim der. Böylece kurgunun alanından, düşünce adamları ortamından kopacak, tekniğin alanına çalışan insanların yaşayış biçimlerini gözlemlerken filozofların birbirini tutmaz görüşlerini araştırırken ki tedirginliğini yaşamıştır. Hep aynı çeşitlilik hep aynı tutarsızlık doğruyu aramaya giderken yanlışın kaynağına inmiştir yeniden. Descartes yöntem ve yöntemliliği ortaya koymak için yola çıkmıştır. Doğruyu bulmak için eskiyi çöpe atma yöntemini kullanmıştır. Onun çabası herkesin usunu yönetebilmesine yardımcı olmak için bir yöntem ortaya koymak değildi, tersine kendi usunu yönetmek için nasıl bir çaba gösterdiğini ortaya koymaktı. Kendi çabasını sadece bir örnek olarak öne sürüyordu. Ne var ki sıradan bir örnek değildi bu. Genel geçer bir önerisi vardı. Hepiniz diyordu, hepiniz bir kere her şeyden tam tamına kuşkulanın.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve fisiltihaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.