Kapitalist Çark

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 01.01.2018 - 17:39, Güncelleme: 30.06.2021 - 18:34
 

Kapitalist Çark

Hani İsmet Özel’in bir benzetmesi vardı; “Kapitalizm yolunda yürümenin hızı, zengin olsun, fakir olsun, herkesin ne yaparsam, ne kadar kazanırım hesabıyla yaşaması yüzünden yükseldi. İlerledikçe hesap yapmak, hesap yaptıkça ilerlemek gerekti. Kapitalizm yaşamayı bisiklet binmeye benzetmişti: Pedala basmayan düşüyordu. Yani gemisini kurtaran kaptandı.” Evet, önce gereğinden fazla arzu, ihtiyaç gibi üretilmeye başlandı. Bu önce insanlara hastalığı yayıp sonra panzehirini bulduklarına inandırarak bunu bir lütufmuş gibi piyasaya sunmaları gibiydi. Tıpkı bir çocuğun geçen yıllarda ipad alabilmek için böbreklerini satması gibiydi… ‘Peki, günümüzde bunun en bariz görünen metası nedir?’ diye sorarsanız şüphesiz “stres çarkı” derim. Evet, küçük büyük herkesin elinde dolaşan stres çarkı. Stres çarkıyla lisedeki öğrencilerim sayesinde tanışmıştım: - Hocam stres çarkı çıkmış. Çok güzel sizde deneyin, buyurun hocam. - Emir, bunu dönderdikçe sinirleniyorsun ama! - Hocam işin sırrı orada zaten, sinirlendikçe daha fazla çevirmek istiyorsun. - Desenize adına nazaran zıt yönde işliyor. Dediğimde gülmüştük, gülmüştük ama üzülmüştümde: - Keşke çocuklar çark döndürmek yerine birbirinizi dinlemeyi ve anlamayı deneseydiniz belkide hiç streslenmeyecektiniz bile… Sırf kapitalist hegomanya sofizmasını yayıp emellerine ulaşabilmek için iyi ve kötü kavramlarını çiğneyerek milyonlarca canı hiçe saymaları… Bu çark bizleri eğlence uğruna evden çıkıldığında yine bizleri dört duvar arasına hapsetmiyor mu? İnsanlar, artık tarihi yerleri, kültürel değerleri öğrenmek yerine, doğal güzelliklerimizi gezip seyreylemek yerine yaz kış restorantlar, cafeler, avmler olağanüstü bir efsunla insan yığınına dönüşmüyor mu? Bu çark düşünmemize engel olarak bizi tembelleştirmiyor mu? Nereye gidersen git, ne yaparsan yap hep daha fazlası istenilmiyor mu? Ve en önemliside seküler birey resmi çizdirmiyor mu? Kendisini neredeyse her daim boşlukta gören bir nesil yetişmeye başlanmıyor mu? Peki, hangimiz tarihimizi ve kültürümüzü okuyan, gerçek anlamda araştırma ruhuna sahip bireyler yerine çark döndüren bir neslin büyüme evresini seyretmek ister ki? DİLEK ORDU
Hani İsmet Özel’in bir benzetmesi vardı; “Kapitalizm yolunda yürümenin hızı, zengin olsun, fakir olsun, herkesin ne yaparsam, ne kadar kazanırım hesabıyla yaşaması yüzünden yükseldi. İlerledikçe hesap yapmak, hesap yaptıkça ilerlemek gerekti. Kapitalizm yaşamayı bisiklet binmeye benzetmişti: Pedala basmayan düşüyordu. Yani gemisini kurtaran kaptandı.” Evet, önce gereğinden fazla arzu, ihtiyaç gibi üretilmeye başlandı. Bu önce insanlara hastalığı yayıp sonra panzehirini bulduklarına inandırarak bunu bir lütufmuş gibi piyasaya sunmaları gibiydi. Tıpkı bir çocuğun geçen yıllarda ipad alabilmek için böbreklerini satması gibiydi… ‘Peki, günümüzde bunun en bariz görünen metası nedir?’ diye sorarsanız şüphesiz “stres çarkı” derim. Evet, küçük büyük herkesin elinde dolaşan stres çarkı. Stres çarkıyla lisedeki öğrencilerim sayesinde tanışmıştım: - Hocam stres çarkı çıkmış. Çok güzel sizde deneyin, buyurun hocam. - Emir, bunu dönderdikçe sinirleniyorsun ama! - Hocam işin sırrı orada zaten, sinirlendikçe daha fazla çevirmek istiyorsun. - Desenize adına nazaran zıt yönde işliyor. Dediğimde gülmüştük, gülmüştük ama üzülmüştümde: - Keşke çocuklar çark döndürmek yerine birbirinizi dinlemeyi ve anlamayı deneseydiniz belkide hiç streslenmeyecektiniz bile… Sırf kapitalist hegomanya sofizmasını yayıp emellerine ulaşabilmek için iyi ve kötü kavramlarını çiğneyerek milyonlarca canı hiçe saymaları… Bu çark bizleri eğlence uğruna evden çıkıldığında yine bizleri dört duvar arasına hapsetmiyor mu? İnsanlar, artık tarihi yerleri, kültürel değerleri öğrenmek yerine, doğal güzelliklerimizi gezip seyreylemek yerine yaz kış restorantlar, cafeler, avmler olağanüstü bir efsunla insan yığınına dönüşmüyor mu? Bu çark düşünmemize engel olarak bizi tembelleştirmiyor mu? Nereye gidersen git, ne yaparsan yap hep daha fazlası istenilmiyor mu? Ve en önemliside seküler birey resmi çizdirmiyor mu? Kendisini neredeyse her daim boşlukta gören bir nesil yetişmeye başlanmıyor mu? Peki, hangimiz tarihimizi ve kültürümüzü okuyan, gerçek anlamda araştırma ruhuna sahip bireyler yerine çark döndüren bir neslin büyüme evresini seyretmek ister ki? DİLEK ORDU
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve fisiltihaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.