Küba’nın Bilinmeyenleri…
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
13.01.2018 - 11:36, Güncelleme:
30.06.2021 - 18:34
Küba’nın Bilinmeyenleri…
Tuğla, sıvasız tek katlı binaların olduğu sokaklara geldik. Ve artık bambaşka bir Havana’daydık.
Oray Eğin birkaç gündür Küba’yı yazıyor. 2010’da yayımladığım Havana kitabım için birkaç kez gitmiş ve Oray ile benzer şeyleri yaşamış, hissetmiştim. Özellikle dillere destan Havana’nın merkezinden, zenginlerin, yabancıların ve ağırlıklı olarak büyükelçilik gibi kurumlarda çalışanların yaşadığı Miramar’ın dışına çıkarsanız Küba’da öyle rüya gibi bir yaşamın olmadığını görebilirsiniz. “Görebilirsiniz” diyorum ama görmek çok kolay değil.
Orada bulunduğum her gün, Havanalı rap şarkıcısı arkadaşıma “Boş ver bilinen Havana’yı, beni arka mahallelere götür” diye tutturuyordum. Beklenen gün geldi, üzeri açık beyaz bir Chevrolet’yi şehir merkezinde kaldığımız Parque Central Otel’den kenar mahallelere doğru sürdük. Geniş meydanlar, kolonyal mimarinin nefis örnekleri ve şehrin sembolü Amerikan arabaları azalarak sonunda yok oldu. Tuğla, sıvasız tek katlı binaların olduğu sokaklara geldik. Ve artık bambaşka bir Havana’daydık.
Havana’nın arka mahalleleri
Birkaç gün benimle şehrin her yerine gelen şoförüm, beyaz Cadillac’ı sağa çekip “Buradan öteye gelmem tek başınıza yürüyerek gideceksiniz” dedi. Boş bir arsayı geçip rayların üzerinden atlayarak bir mahalleye girdik. Arkamızda omuzlarında büyük su bidonlarıyla yürüyen gençler vardı. Arkadaşım Mario, anlatıyordu: “Evlerin bir kısmında su yok, çeşmelerden eve su taşıyorlar.” Kaldırımlarda oturan yaşlı bir kadınla sohbet ettik önce, kadının pek aklı yerinde değildi, sonra çalı süpürgesiyle sokağı süpüren yaşlı çelimsiz bir adamla lafladık, ağzında Küba purosunu çıkarıp bize kaldığı yeri gösterdi. 5-10 metrekare büyüklünde, bir yatak ve bir sehpa bulunan odanın tuvaleti ve banyosu yoktu. Mario’nun bir tavan arasında yaşayan bir başka arkadaşına uğradık. Uzun zamandır yıkanmadığı her halinden belli olan bir Arsenal forması vardı üzerinde. Çatıdaki dairesine, hemen her yere bir şey konulduğundan zorlukla girebildik. Hatta o zaman “Burası eski eşyalardan oluşmuş bir Amazon Ormanı” demiştim. Evden ziyade hurdacıyı andırıyordu. Hemen hepsi bir fotoğraf karesi gibi aklımda.
Havana’da herkes nasıl mutlu?
Havana’nın simgesi eski Amerikan arabalarından bir tane bile görmedim o mahallelerde. “Herhangi bir araba görmedim” desem abartmış olmam. Mesela bir kafe ve bir lokanta gördüğümü de hatırlamıyorum. “Küba’da herkes mutlu” lafını hatırlıyorum ve kendi kendime soruyorum: Hayatta nelere sahip olacağını bilmeyip sahip olduklarınla mutlu olabilir misin? Havana’nın arka sokaklarında bunu görmüştüm. Havana’nın merkezinde turistlerin cirit attığı sokaklara sadece bir kaç kilometre uzaklıkta “dünyadan bihaber” yaşadığınızda bu mümkün, ne yazık ki. Marketlerde kolayca bulduğunuz şampuan, saç kremi gibi şeyleri Havana’da bulmak zor. Giyim kuşam konusu da keza öyle.
Tuğla, sıvasız tek katlı binaların olduğu sokaklara geldik. Ve artık bambaşka bir Havana’daydık.
Oray Eğin birkaç gündür Küba’yı yazıyor. 2010’da yayımladığım Havana kitabım için birkaç kez gitmiş ve Oray ile benzer şeyleri yaşamış, hissetmiştim. Özellikle dillere destan Havana’nın merkezinden, zenginlerin, yabancıların ve ağırlıklı olarak büyükelçilik gibi kurumlarda çalışanların yaşadığı Miramar’ın dışına çıkarsanız Küba’da öyle rüya gibi bir yaşamın olmadığını görebilirsiniz. “Görebilirsiniz” diyorum ama görmek çok kolay değil.
Orada bulunduğum her gün, Havanalı rap şarkıcısı arkadaşıma “Boş ver bilinen Havana’yı, beni arka mahallelere götür” diye tutturuyordum. Beklenen gün geldi, üzeri açık beyaz bir Chevrolet’yi şehir merkezinde kaldığımız Parque Central Otel’den kenar mahallelere doğru sürdük. Geniş meydanlar, kolonyal mimarinin nefis örnekleri ve şehrin sembolü Amerikan arabaları azalarak sonunda yok oldu. Tuğla, sıvasız tek katlı binaların olduğu sokaklara geldik. Ve artık bambaşka bir Havana’daydık.
Havana’nın arka mahalleleri
Birkaç gün benimle şehrin her yerine gelen şoförüm, beyaz Cadillac’ı sağa çekip “Buradan öteye gelmem tek başınıza yürüyerek gideceksiniz” dedi. Boş bir arsayı geçip rayların üzerinden atlayarak bir mahalleye girdik. Arkamızda omuzlarında büyük su bidonlarıyla yürüyen gençler vardı. Arkadaşım Mario, anlatıyordu: “Evlerin bir kısmında su yok, çeşmelerden eve su taşıyorlar.” Kaldırımlarda oturan yaşlı bir kadınla sohbet ettik önce, kadının pek aklı yerinde değildi, sonra çalı süpürgesiyle sokağı süpüren yaşlı çelimsiz bir adamla lafladık, ağzında Küba purosunu çıkarıp bize kaldığı yeri gösterdi. 5-10 metrekare büyüklünde, bir yatak ve bir sehpa bulunan odanın tuvaleti ve banyosu yoktu. Mario’nun bir tavan arasında yaşayan bir başka arkadaşına uğradık. Uzun zamandır yıkanmadığı her halinden belli olan bir Arsenal forması vardı üzerinde. Çatıdaki dairesine, hemen her yere bir şey konulduğundan zorlukla girebildik. Hatta o zaman “Burası eski eşyalardan oluşmuş bir Amazon Ormanı” demiştim. Evden ziyade hurdacıyı andırıyordu. Hemen hepsi bir fotoğraf karesi gibi aklımda.
Havana’da herkes nasıl mutlu?
Havana’nın simgesi eski Amerikan arabalarından bir tane bile görmedim o mahallelerde. “Herhangi bir araba görmedim” desem abartmış olmam. Mesela bir kafe ve bir lokanta gördüğümü de hatırlamıyorum. “Küba’da herkes mutlu” lafını hatırlıyorum ve kendi kendime soruyorum: Hayatta nelere sahip olacağını bilmeyip sahip olduklarınla mutlu olabilir misin? Havana’nın arka sokaklarında bunu görmüştüm. Havana’nın merkezinde turistlerin cirit attığı sokaklara sadece bir kaç kilometre uzaklıkta “dünyadan bihaber” yaşadığınızda bu mümkün, ne yazık ki. Marketlerde kolayca bulduğunuz şampuan, saç kremi gibi şeyleri Havana’da bulmak zor. Giyim kuşam konusu da keza öyle.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.