Tüketirken, Tükeniyoruz!

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 15.01.2018 - 09:20, Güncelleme: 30.06.2021 - 18:34
 

Tüketirken, Tükeniyoruz!

Neye sahip olma derdindeyiz de tüketiyoruz her şeyi? O şeye sahip olduğumuzda her şey tam oluyor mu? Yakalayabiliyor muyuz o sonsuz huzuru her hücremizde? İçimizdeki tüm endişelerin ya da yalnızlığımızın üstesinden gelebiliyor muyuz? Kısacası aradığımız şeyin tam olarak ne olduğunu biliyor muyuz? Ev mi? Araba mı ya da bir koltuk takımı? Yeni çıkmış tarz bir çanta, kolye ya da bir çift ayakkabı mı bizim tüm mutluluğumuzu çalan? Ay sonu gelip elinizde para kalmadığında hiç düşündünüz mü bu sistemin yalnızca bir küçük dişlisinden başka bir şey olmadığımızı? Tüm ay boyunca kazanmış olduğunuz parayı ayrı ayrı yerlere iade ederek belki de kendiniz için alabildiğiniz bir çift ayakkabı için ay sonunu beklediğinizi? Kendimiz için elektrik faturası, su, telefon, internet faturaları ödüyoruz, kendimiz için ev kirası ödüyoruz, beraberinde çocukların okul giderleri, mutfak ihtiyaçları derken çok merak ediyorum kaç çalışan bu ülkede ay sonunda: ‘Çok şükür! Bu ay da bu kadar param arttı, bu parayla da bir garibin, bir yoksulun karnını doyurabileceğim, ona bu ay az da olsa destek olabileceğim’ diye söyleyebiliyor? Söyleyenlerin hakkını yememek üzere neredeyse bu sorular aklımızın ucuna bile gelmiyor artık. Tüketime programlanmış fani yaşamda doymayan egolar Her gün satılmış ruhların; bir sürü masum çocuğun ve açlıktan yüzlerce insanın ölmesine sebep olduğu bu dünyada nasıl bir sahte mutluluk ki asla içimizdeki o boşluğun dolmasına izin vermiyor? Rahat mısın ey ruhum? Ses geldi mi? Ya da olumlu bir his? Geldiyse şayet, o ses yalnızca nefsimizdendir, asla doymak bilmeyen egolarımızdan, vermeyi bilmeden daima tüketime programlanmış fani bir yaşamda dünyayı verseler de asla doyuma ulaşamayacak bir egodan. Tüketirken aslında tükeniyoruz İçimizdeki isyan eden durdurulamaz bir boşluk, kratere dönüşecek az kalsın fark edemiyoruz. Okuyoruz yetmiyor daha fazla kitaplar alıyoruz, giysi dolabımız adeta bir mağazanın reyonuna döndü ama hala bir fazlası göz çıkarmaz diyor gidip tekrar satın alıyoruz, fast-food yemekten beden sağlığımız da günden güne tükeniyoruz fakat yemekten vazgeçemiyoruz. Gündelik yaşamda kurulmuş atlı karıncalar gibi dönüp duruyoruz da içimizde hangi yöne gidiyoruz? Biz hep bir şeylerin bağımlısı olduk fark edip kurtulma yolu arıyor muyuz? Oysa kendimizden ne de çok uzaklara yol alıyoruz. Tükeniyoruz! Büyülenmiş ruhlar olarak dolaşıyor asla neyi aradığımızı bilmiyoruz. Hiçbir şeyle dolmuyor o içimizdeki boşluk. Söylesenize bana, biz “ne” arıyoruz? Neyi aradığımızı biliyor muyuz? Sorguluyor muyuz? Yoksa yaşamı yalnızca dünyevi zevklerimizden ibaret mi sayıyoruz? Yavaş yavaş farkına varmadan tükeniyoruz…  
Neye sahip olma derdindeyiz de tüketiyoruz her şeyi? O şeye sahip olduğumuzda her şey tam oluyor mu? Yakalayabiliyor muyuz o sonsuz huzuru her hücremizde? İçimizdeki tüm endişelerin ya da yalnızlığımızın üstesinden gelebiliyor muyuz? Kısacası aradığımız şeyin tam olarak ne olduğunu biliyor muyuz? Ev mi? Araba mı ya da bir koltuk takımı? Yeni çıkmış tarz bir çanta, kolye ya da bir çift ayakkabı mı bizim tüm mutluluğumuzu çalan? Ay sonu gelip elinizde para kalmadığında hiç düşündünüz mü bu sistemin yalnızca bir küçük dişlisinden başka bir şey olmadığımızı? Tüm ay boyunca kazanmış olduğunuz parayı ayrı ayrı yerlere iade ederek belki de kendiniz için alabildiğiniz bir çift ayakkabı için ay sonunu beklediğinizi? Kendimiz için elektrik faturası, su, telefon, internet faturaları ödüyoruz, kendimiz için ev kirası ödüyoruz, beraberinde çocukların okul giderleri, mutfak ihtiyaçları derken çok merak ediyorum kaç çalışan bu ülkede ay sonunda: ‘Çok şükür! Bu ay da bu kadar param arttı, bu parayla da bir garibin, bir yoksulun karnını doyurabileceğim, ona bu ay az da olsa destek olabileceğim’ diye söyleyebiliyor? Söyleyenlerin hakkını yememek üzere neredeyse bu sorular aklımızın ucuna bile gelmiyor artık. Tüketime programlanmış fani yaşamda doymayan egolar Her gün satılmış ruhların; bir sürü masum çocuğun ve açlıktan yüzlerce insanın ölmesine sebep olduğu bu dünyada nasıl bir sahte mutluluk ki asla içimizdeki o boşluğun dolmasına izin vermiyor? Rahat mısın ey ruhum? Ses geldi mi? Ya da olumlu bir his? Geldiyse şayet, o ses yalnızca nefsimizdendir, asla doymak bilmeyen egolarımızdan, vermeyi bilmeden daima tüketime programlanmış fani bir yaşamda dünyayı verseler de asla doyuma ulaşamayacak bir egodan. Tüketirken aslında tükeniyoruz İçimizdeki isyan eden durdurulamaz bir boşluk, kratere dönüşecek az kalsın fark edemiyoruz. Okuyoruz yetmiyor daha fazla kitaplar alıyoruz, giysi dolabımız adeta bir mağazanın reyonuna döndü ama hala bir fazlası göz çıkarmaz diyor gidip tekrar satın alıyoruz, fast-food yemekten beden sağlığımız da günden güne tükeniyoruz fakat yemekten vazgeçemiyoruz. Gündelik yaşamda kurulmuş atlı karıncalar gibi dönüp duruyoruz da içimizde hangi yöne gidiyoruz? Biz hep bir şeylerin bağımlısı olduk fark edip kurtulma yolu arıyor muyuz? Oysa kendimizden ne de çok uzaklara yol alıyoruz. Tükeniyoruz! Büyülenmiş ruhlar olarak dolaşıyor asla neyi aradığımızı bilmiyoruz. Hiçbir şeyle dolmuyor o içimizdeki boşluk. Söylesenize bana, biz “ne” arıyoruz? Neyi aradığımızı biliyor muyuz? Sorguluyor muyuz? Yoksa yaşamı yalnızca dünyevi zevklerimizden ibaret mi sayıyoruz? Yavaş yavaş farkına varmadan tükeniyoruz…  
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve fisiltihaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.