Kozmos Delisi

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 02.04.2018 - 09:58, Güncelleme: 30.06.2021 - 18:34
 

Kozmos Delisi

Bir tarafta şanlı tarihimiz ve eşsiz kültürümüz, diğer tarafta ise batının bize cebren ve hile zerk etmek istediği kendi safsataları. Bu iki nokta aslında birbirinden fersah fersah uzaktadır. Ancak öyle bir hal oluştu ki ikisi arasında preslendiğimiz gerçeği şöyle bir kenarda dursun. Hepimizin izlediği bir televizyon programı veya dizisi muhakkak vardır. İllaki bir şeyler takip ediyoruzdur. Bu programları genel olarak ele aldığımız vakit bizim özümüzle, geçmişimizle gelenek ve göreneklerimizle örtüşen yapımlar maalesef yok denecek kadar az. Aksine toplumu özünden ve gerçek DNA'sından uzaklaştıracak ne varsa hummalı bir şekilde dikte edilmeye çalışılıyor. Bu denli bir tazyike karşı nasıl mukavemet gösterilebilir? Şahsımdan başlayacak olursak evvela samimiyet mekanizmamızı baştan aşağı gözden geçirmek gerekiyor. Samimiyet ve şeffaflık tesis edilirse temel sağlam atılmış olacaktır. Malayani şeylerden çok hoşlanıyoruz. Tribünlere oynamak, övgü almak adına şekilden şekile girmek.. Rahmetli babamın bir sözü vardı; ''Zarfa değil mazrufa bakmalısın oğlum'' derdi.  Bizler zarfın içindekiyle değil zarfın kendisi ile uğraşıyoruz. Araç ve amaç birbirine karışmış oluyor. Bu hasletlerden derhal kurtulmamız lazım ki o zaman toparlanmaktan ve cumhurbaşkanımızın ifadesi ile dirilişten bahsedebiliriz. Bir diğer  konu ise eğitim.. Bu hususta çok endişeliyim. Kabul etmeliyiz ki dört başı mamur bir eğitim sistemine sahip değiliz. Ama sunulan imkan ve olanaklara bakarsak daha iyi bir neslin yetişmesi o kadar da ütopik değil. Tabi maddi gerekliliklerin yanında manevi ihtiyaçları da sağlamak lazım. Bu ihtiyaçların en başında da inanmak gelmektedir. Bir insan yapacağı işin gerçekleşeceğine inanırsa başarılı olma ihtimali daha yüksektir. İnancının olmadığı bir meseleyle ise ne kadar uğraşırsa uğraşsın nafile olacaktır. Elhasıl, yazımızın başında da değindiğim gibi samimiyet temelini atabilmiş isek o işi kotarmamak işten bile değil. Öze dönme zamanı geldi de geçiyor. Bizi tekrar şahlandıracak olan şey sihirli değneklerin ucunda değil. Dönüp ardımıza bakmalıyız  ve nereden geldiğimizi unutmamalıyız.Kendimize gelmemiz için aldığımız bin nasihat mi yoksa bir adım uzağımızda bizleri bekleyen bir musibet mi?
Bir tarafta şanlı tarihimiz ve eşsiz kültürümüz, diğer tarafta ise batının bize cebren ve hile zerk etmek istediği kendi safsataları. Bu iki nokta aslında birbirinden fersah fersah uzaktadır. Ancak öyle bir hal oluştu ki ikisi arasında preslendiğimiz gerçeği şöyle bir kenarda dursun. Hepimizin izlediği bir televizyon programı veya dizisi muhakkak vardır. İllaki bir şeyler takip ediyoruzdur. Bu programları genel olarak ele aldığımız vakit bizim özümüzle, geçmişimizle gelenek ve göreneklerimizle örtüşen yapımlar maalesef yok denecek kadar az. Aksine toplumu özünden ve gerçek DNA'sından uzaklaştıracak ne varsa hummalı bir şekilde dikte edilmeye çalışılıyor. Bu denli bir tazyike karşı nasıl mukavemet gösterilebilir? Şahsımdan başlayacak olursak evvela samimiyet mekanizmamızı baştan aşağı gözden geçirmek gerekiyor. Samimiyet ve şeffaflık tesis edilirse temel sağlam atılmış olacaktır. Malayani şeylerden çok hoşlanıyoruz. Tribünlere oynamak, övgü almak adına şekilden şekile girmek.. Rahmetli babamın bir sözü vardı; ''Zarfa değil mazrufa bakmalısın oğlum'' derdi.  Bizler zarfın içindekiyle değil zarfın kendisi ile uğraşıyoruz. Araç ve amaç birbirine karışmış oluyor. Bu hasletlerden derhal kurtulmamız lazım ki o zaman toparlanmaktan ve cumhurbaşkanımızın ifadesi ile dirilişten bahsedebiliriz. Bir diğer  konu ise eğitim.. Bu hususta çok endişeliyim. Kabul etmeliyiz ki dört başı mamur bir eğitim sistemine sahip değiliz. Ama sunulan imkan ve olanaklara bakarsak daha iyi bir neslin yetişmesi o kadar da ütopik değil. Tabi maddi gerekliliklerin yanında manevi ihtiyaçları da sağlamak lazım. Bu ihtiyaçların en başında da inanmak gelmektedir. Bir insan yapacağı işin gerçekleşeceğine inanırsa başarılı olma ihtimali daha yüksektir. İnancının olmadığı bir meseleyle ise ne kadar uğraşırsa uğraşsın nafile olacaktır. Elhasıl, yazımızın başında da değindiğim gibi samimiyet temelini atabilmiş isek o işi kotarmamak işten bile değil. Öze dönme zamanı geldi de geçiyor. Bizi tekrar şahlandıracak olan şey sihirli değneklerin ucunda değil. Dönüp ardımıza bakmalıyız  ve nereden geldiğimizi unutmamalıyız.Kendimize gelmemiz için aldığımız bin nasihat mi yoksa bir adım uzağımızda bizleri bekleyen bir musibet mi?
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve fisiltihaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.