İhtar: Habil Mi Olacağız Kabil Mi?
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
14.08.2018 - 12:44, Güncelleme:
30.06.2021 - 18:33
İhtar: Habil Mi Olacağız Kabil Mi?
Allah, bizleri yeryüzünde nimetlendirip, bu nimetleri kendi yolunda sarf etmemizi istiyor. Bunun bir ispatı olarak da bizlere, kendisinin verdiği nimetlerden, kendi rızasını elde etmemiz için birer hediye sunmamızı istiyor. İslâm dininde bu hediyeler maksadına Kurban Bayramı vesilesi ile ulaşıyor. Her sene hac mevsiminde, yani hicri takvimde Zilhicce ayının onuncu günü geldiğinde Kurban Bayramı gelmiş demektir. Sadece Kurban Bayramı değildir gelen… Muhasebe vaktidir, kötü alışkanlıklarımıza, küslüklerimize son verme vaktidir.
Kurban, dinimizce, Hz. Adem (A.S.)’dan bu yana mevcuttur. Hz. Adem (A.S.) döneminde geçen Habil ile Kabil hadisesine yine bu vesileyle bir göz atalım:
Hz. Adem (A.S.)’ın, oğullarından Habil, yumuşak huylu, sevecen ve cana yakın bir mizaç belirtiyordu. Hz. Adem (A.S.), Habil’in bu mizacının şefkat gösterilmesi gereken işlere yatkın olduğunu düşündüğünden onu, hayvanların bakımı ve çobanlık mesleği üzerine yetiştirmeye karar verdi. Habil, hayvanlara olan merhametini esirgemiyor, hatta yeni doğmuş kuzuları bir çocuk gibi severek kucağına alıyor, öpüyor, başlarını okşuyordu. Kabil ise Habil’in aksine daha sert tabiatlı idi. Bu yüzden Hz. Adem (A.S.) onu bağ ve bahçe işlerine yönlendirdi.
Bir süre sonra, Habil’in sürüleri ve Kabil’in bağ ve bahçeleri arttı. Hz. Adem (A.S.) bir şükür ve imtihan vesilesi olsun diye oğullarını yanına çağırdı ve onlara bu nimetleri kendilerine veren Allah’a şükretmeleri için birer hediye sunmalarını istedi. Habil en iyi yetişmiş koyunlarından birisini hemen getirdi ve Allah’a kurban verdi. Kabil ise bağ ve bahçelerinden olabildiğince çürük olan meyve ve sebzeleri getirdi.
Yüce Allah, Habil’in kurbanını kabul etti ama Kabil’in getirdiklerini kabul etmedi. Çünkü Habil, malının en iyisini gözünü kırpmadan ve esirgemeden Allah’a sunuyorken, Kabil ise malını kaybetme korkusuyla en kötü olan nimetleri Allah’a sunuyordu. Feragat ettiği kadarının kendilerinin olacağını Habil anlamıştı. Fakat, Kabil bunu anlayamazdı. Çünkü o çoktan açgözlülüğünün kurbanı olmuştu. Ve bu açgözlülüğü onun başını döndürdü ve insanoğlunun ilk cinayetine kendisini teşvik etti.
Kabil artık kardeşine kin besliyor, onu nerede görse öldürmeye ant içiyordu. Bir gün Habil’in karşısına çıktı ve Allah’ın kendisinin kurbanını kabul etmesine engel olduğunu düşünerek, onu öldüreceğini söyledi. Habil, büyük bir haşyetle Allah’tan korktuğunu ve kendisinin asla el kaldırmayacağını söyledi. Ne var ki, Kabil kendisini tutamadı ve Habil’i öldürdü. Ama büyük bir pişmanlığı da sırtladığından haberi yoktu.
Kabil, kardeşinin cesedi başında öylece durdu. Bu cinayeti Allah görüyordu ve bu ceset saklanamazdı. Kardeşinin başında ağlarken biraz ileride bir karga gördü. Karga, gagasıyla yeri eşeliyordu. Bir müddet karganın yeri kazmasını izledi. Daha sonra karga kazdığı çukurun içine bir başka karganın ölüsünü sürükledi ve eşelerken çıkardığı toprağı tekrar çukurun içine doldurdu. Daha sonra oradan uzaklaştı.
Bu hadise kendisine bir yön gösterdi ve Kabil’de bir çukur kazıp kardeşini içine koydu. Eşelediği toprağı üzerine kapattıktan sonra ise başına yığılan pişmanlığın, kardeşinin üzerine döktüğü topraktan daha ağır geldiğini anladı. Ama artık bu pişmanlık, kıyamete dek sürecek ve o günden sonra işlenen bütün cinayetlerden belli bir günah payı da Kabil’e yazılacaktı.
Aziz Müslümanlar!.. Kurban Bayramı her sene geldiğinde bize bu hikayeyi anımsatmalıdır. Bizler paylaşmanın ve kardeşliğin değerini ancak bu vesilelerle idrak edebilir, hatalarımızdan bu tür tövbe vesileleriyle dönebilir ve hayatımıza yeniden yön verebiliriz. Bu kurban bayramında da kardeşliğin, paylaşmanın ve Allah için kurban vermenin önemini anlamamız temennisiyle tüm İslâm Alemine ve Türk coğrafyasına hayırlı bayramlar diler, ülkemizin bu kardeşlik havası içerisinde birliğimizi ve dirliğimizi bozmak isteyenlere karşı yeniden kalkınmasını temenni ederim. Bu bayram ve tüm bayramların başta İslam Alemine daha sonra tüm Türkiye’ye dirilişimizin başlangıcı olması dileklerimle, hayırlı bayramlar…
Allah, bizleri yeryüzünde nimetlendirip, bu nimetleri kendi yolunda sarf etmemizi istiyor. Bunun bir ispatı olarak da bizlere, kendisinin verdiği nimetlerden, kendi rızasını elde etmemiz için birer hediye sunmamızı istiyor. İslâm dininde bu hediyeler maksadına Kurban Bayramı vesilesi ile ulaşıyor. Her sene hac mevsiminde, yani hicri takvimde Zilhicce ayının onuncu günü geldiğinde Kurban Bayramı gelmiş demektir. Sadece Kurban Bayramı değildir gelen… Muhasebe vaktidir, kötü alışkanlıklarımıza, küslüklerimize son verme vaktidir.
Kurban, dinimizce, Hz. Adem (A.S.)’dan bu yana mevcuttur. Hz. Adem (A.S.) döneminde geçen Habil ile Kabil hadisesine yine bu vesileyle bir göz atalım:
Hz. Adem (A.S.)’ın, oğullarından Habil, yumuşak huylu, sevecen ve cana yakın bir mizaç belirtiyordu. Hz. Adem (A.S.), Habil’in bu mizacının şefkat gösterilmesi gereken işlere yatkın olduğunu düşündüğünden onu, hayvanların bakımı ve çobanlık mesleği üzerine yetiştirmeye karar verdi. Habil, hayvanlara olan merhametini esirgemiyor, hatta yeni doğmuş kuzuları bir çocuk gibi severek kucağına alıyor, öpüyor, başlarını okşuyordu. Kabil ise Habil’in aksine daha sert tabiatlı idi. Bu yüzden Hz. Adem (A.S.) onu bağ ve bahçe işlerine yönlendirdi.
Bir süre sonra, Habil’in sürüleri ve Kabil’in bağ ve bahçeleri arttı. Hz. Adem (A.S.) bir şükür ve imtihan vesilesi olsun diye oğullarını yanına çağırdı ve onlara bu nimetleri kendilerine veren Allah’a şükretmeleri için birer hediye sunmalarını istedi. Habil en iyi yetişmiş koyunlarından birisini hemen getirdi ve Allah’a kurban verdi. Kabil ise bağ ve bahçelerinden olabildiğince çürük olan meyve ve sebzeleri getirdi.
Yüce Allah, Habil’in kurbanını kabul etti ama Kabil’in getirdiklerini kabul etmedi. Çünkü Habil, malının en iyisini gözünü kırpmadan ve esirgemeden Allah’a sunuyorken, Kabil ise malını kaybetme korkusuyla en kötü olan nimetleri Allah’a sunuyordu. Feragat ettiği kadarının kendilerinin olacağını Habil anlamıştı. Fakat, Kabil bunu anlayamazdı. Çünkü o çoktan açgözlülüğünün kurbanı olmuştu. Ve bu açgözlülüğü onun başını döndürdü ve insanoğlunun ilk cinayetine kendisini teşvik etti.
Kabil artık kardeşine kin besliyor, onu nerede görse öldürmeye ant içiyordu. Bir gün Habil’in karşısına çıktı ve Allah’ın kendisinin kurbanını kabul etmesine engel olduğunu düşünerek, onu öldüreceğini söyledi. Habil, büyük bir haşyetle Allah’tan korktuğunu ve kendisinin asla el kaldırmayacağını söyledi. Ne var ki, Kabil kendisini tutamadı ve Habil’i öldürdü. Ama büyük bir pişmanlığı da sırtladığından haberi yoktu.
Kabil, kardeşinin cesedi başında öylece durdu. Bu cinayeti Allah görüyordu ve bu ceset saklanamazdı. Kardeşinin başında ağlarken biraz ileride bir karga gördü. Karga, gagasıyla yeri eşeliyordu. Bir müddet karganın yeri kazmasını izledi. Daha sonra karga kazdığı çukurun içine bir başka karganın ölüsünü sürükledi ve eşelerken çıkardığı toprağı tekrar çukurun içine doldurdu. Daha sonra oradan uzaklaştı.
Bu hadise kendisine bir yön gösterdi ve Kabil’de bir çukur kazıp kardeşini içine koydu. Eşelediği toprağı üzerine kapattıktan sonra ise başına yığılan pişmanlığın, kardeşinin üzerine döktüğü topraktan daha ağır geldiğini anladı. Ama artık bu pişmanlık, kıyamete dek sürecek ve o günden sonra işlenen bütün cinayetlerden belli bir günah payı da Kabil’e yazılacaktı.
Aziz Müslümanlar!.. Kurban Bayramı her sene geldiğinde bize bu hikayeyi anımsatmalıdır. Bizler paylaşmanın ve kardeşliğin değerini ancak bu vesilelerle idrak edebilir, hatalarımızdan bu tür tövbe vesileleriyle dönebilir ve hayatımıza yeniden yön verebiliriz. Bu kurban bayramında da kardeşliğin, paylaşmanın ve Allah için kurban vermenin önemini anlamamız temennisiyle tüm İslâm Alemine ve Türk coğrafyasına hayırlı bayramlar diler, ülkemizin bu kardeşlik havası içerisinde birliğimizi ve dirliğimizi bozmak isteyenlere karşı yeniden kalkınmasını temenni ederim. Bu bayram ve tüm bayramların başta İslam Alemine daha sonra tüm Türkiye’ye dirilişimizin başlangıcı olması dileklerimle, hayırlı bayramlar…
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.