Fikirleriyle ilham kaynağı olmuş feminist yazarlar!

KÜLTÜR 08.01.2021 - 18:49, Güncelleme: 30.06.2021 - 18:35
 

Fikirleriyle ilham kaynağı olmuş feminist yazarlar!

Geçmişten günümüze eserleri, çarpıcı fikirleri ile dikkat çeken ve ilham alınan feminist yazarları gelin birlikte tanıyalım.

Virginia Woolf (1882-1941)   Feminist yazarlar arasında en dikkat çeken isimlerden ilki elbetteki Virgina Woolf. Woolf, akademik bir eğitim alamamış olsa da evlerinde bulunan babasına ait kitaplarla kendini geliştirdi. 1920’de yayımlanan Gece ve Gündüz isimli romanında Woolf; kadın hakları, sınıfsal farklılık, evlilik ve özgürlük gibi konuları bir şekilde ayrıntılı işledi. 1929’da yayımlanan Kendine Ait Bir Oda feminist hareketin klasik kitaplarından kabul edilir. Woolf, Kendine Ait Bir Oda’ da kadının edebiyattaki varlığına oldukça detaylı değinmiştir. Öte yandan Woolf, Viktorya tarzı yaşamı benimsemez ve eserlerinde bu konuya dair düşüncelerini dile getirir. Yazma ilhamını kaybettiğine dair düşünceleri ve savaş korkusu nedeniyle girdiği bunalımdan çıkamayan Virginia Woolf ardında anlaşılmaya değer eserler ve hüzünlü bir veda mektubu bırakarak 1941 yılında nehre atlayarak intihar etmiştir. Jane Austen (1775-1817)   1775 yılında İngiltere’nin Hampshire kasabasında dünyaya gelen Jane Austen da feminist yazarlar arasında. Austen, için yazmak ve okumak her zaman büyük bir tutku olmuştur. Henüz genç yaşlarda eline kalem ve kâğıt alan Jane yazmanın büyülü dünyasıyla tanışmıştır. Eğer bir Jane Austen kitabı okuyorsanız ya da filmini seyrediyorsanız mutlu son ile biteceğini bilirsiniz. Jane Austen’ın kitaplarında aşk her zaman ana temalardan biridir. Kate Millett (1934– )   14 Eylül 1934’de ABD’nin Minnesota eyaletindeki Saint Paul şehrinde doğan Katherine Murray Millett, 1956’da Minnesota Üniversitesinde İngiliz Edebiyatı Bölümüne başladı. Kadınlara yönelik baskıların, ataerkil düzenin kadına yakıştırdığı ikincil konumun edebiyat ve felsefedeki örneklerini irdelediği doktora tezi 1970’de Cinsel Politika adıyla yayımlandı. Cinsiyetlerarası ilişkinin politik olduğu temeline dayanan kitap, feminist hareketin amaç ve stratejilerini tanımlayan kitap hızlıca geniş kitlelere yayılarak ikinci dalga feminizmin temel kaynaklarından biri haline geldi. Millett bu kitapta “Eğer bir grup diğerini yönetiyorsa ikisi arasındaki ilişki politiktir” diyordu. Ingeborg Bachmann (1926 – 1973)   20. Yüzyılın en önemli Avusturyalı kadın yazarlarından biri olan Bachmann, 25 Haziran 1926 yılında Klangenfurt, Avusturya’da dünyaya gelmiştir. Graz ve Viyana Üniversitelerinde felsefe, psikoloji ve Alman filolojisi okumuştur. Feminist yazarın ilk şiirleri 1948-1949 yılları arasında yayınlanmıştır. 1959-1960 yılları arasında da doçent unvanıyla Frankfurt Üniversitesinde şiir konulu dersler vermiştir. Döneminin en ses getiren kadın yazarlarından biri kabul edilen Bachmann, felsefe, psikoloji ve Alman filolojisi eğitimi almıştır. Özelikle Heidegger ve Wittgenstein üzerine çalışan Bachman bir süre sonra şiir yazmayı bırakarak düz yazıya yoğunlaşmıştır. Yazdığı eserlerde feminist temaları işlemiş aynı zamanda sosyal konularla da ilgilenmiştir. Sylvia Plath (1932-1963)   Feminist yazarlardan biri olarak bilinen Sylvia Plath, 27 Ekim 1932 yılında Amerika’nın Boston eyaletinde dünyaya gelmiştir. Sylvia Plath ilk şiirini henüz 8 yaşındayken yayımladı. Plath, ilk şiirini ‘Şiir’ ismiyle yayımladı ve bu şiirine Boston Heralds’ın çocuk bölümünde yer verildi. Plath’ın kocası da ünlü bir şairdi. Gençlik yılları pek çok başarıyı barındırsa da şairin yakasını bırakmayan depresyon ve hayatındaki sorunlar; onu intihara sürüklemişti. Yaşamını 11 Şubat 1963 yılında sonlandırmayı tercih etti. Sylvia Plath öldükten sonra Pulitzer Ödülü kazanan ilk şair oldu. Plath, otobiyografik bir roman olan Sırça Fanus kitabının yazarı olarak bilinmesinin yanı sıra trajik yaşamı ve intiharıyla da tanınıyor. Sylvia Plath ayrıca gizdökümcü şiirin önemli isimlerinden de biridir. Doris Lessing (1919-2013) Feminist yazarlar listemize Doris Lessing, ya da gerçek adıyla Doris May Tayler ile devam ediyoruz. Tayler, 22 Ekim 1919’da İran Kermanşah’da doğdu. Ailesi İngiliz kökenli olarak bilinir. Babası I. Dünya Savaşı’nda sakatlanmış ve İran Kraliyet Bankası’nda memur olarak çalışıyordu. Annesi ise hemşire idi. Henüz 13 yaşındayken, okuldaki başarısızlığı nedeniyle eğitim hayatı sona erdi ve bu onun yıllar sonra dünyanın en önemli yazarları arasına girmesine zemin hazırladı. Simone de Beauvoir (1908-1986) Simone Beauvoir da feminist yazarlar arasında. Roman, felsefe, politik ve sosyal deneme, biyografi ve otobiyografi yazarı olarakta tanınır. En önemli eseri 1949’da yazdığı, kadınların gördüğü baskıların bilimsel incelemesini yaptığı ve modern feminizmin temellerini kurduğu İkinci Cins (Le Deuxième Sexe) söylenebilir. Simone de Beauvoir önce Kadın: Efsane ve Gerçek adlı denemesini yazar. Bu denemesinde erkeklerin kadınları, onları yanlış izlenimlere sokan gizemli diğerler olarak gördüğünü iddia eder. Ve erkeklerin, bu “diğer”olma durumunu, kadınların, onların problemlerini anlamadıklarını onlara yardım etmediklerini iddia eder. Bu durumun tüm toplumlarda klişeleşmiş bir hal aldığını ve her zaman hiyerarşiyi elinde tutanların güçsüzleri “diğer” olarak tanımladığını ve onları etraflarında dolaşan karanlık gölgeler olarak nitelendirdiğini savunmuştur. Bu durumun sınıflar arasındaki ilişkilerde, dinsel, ırksal ayrımların mücadelesinde her türlü karşıtlıkta görüldüğünü ama hiç karşıtlıkta “diğer” nitelendirmesinin ve “diğer”e yaklaşımın kadın-erkek ayrımındaki kadar klişeleşmiş bir hal almadığını, hayatın mevcut düzenine gerekçe olarak gösterilmediğini söyler.
Geçmişten günümüze eserleri, çarpıcı fikirleri ile dikkat çeken ve ilham alınan feminist yazarları gelin birlikte tanıyalım.

Virginia Woolf (1882-1941)

 

Feminist yazarlar arasında en dikkat çeken isimlerden ilki elbetteki Virgina Woolf. Woolf, akademik bir eğitim alamamış olsa da evlerinde bulunan babasına ait kitaplarla kendini geliştirdi. 1920’de yayımlanan Gece ve Gündüz isimli romanında Woolf; kadın hakları, sınıfsal farklılık, evlilik ve özgürlük gibi konuları bir şekilde ayrıntılı işledi. 1929’da yayımlanan Kendine Ait Bir Oda feminist hareketin klasik kitaplarından kabul edilir. Woolf, Kendine Ait Bir Oda’ da kadının edebiyattaki varlığına oldukça detaylı değinmiştir.


Öte yandan Woolf, Viktorya tarzı yaşamı benimsemez ve eserlerinde bu konuya dair düşüncelerini dile getirir. Yazma ilhamını kaybettiğine dair düşünceleri ve savaş korkusu nedeniyle girdiği bunalımdan çıkamayan Virginia Woolf ardında anlaşılmaya değer eserler ve hüzünlü bir veda mektubu bırakarak 1941 yılında nehre atlayarak intihar etmiştir.


Jane Austen (1775-1817)

 

1775 yılında İngiltere’nin Hampshire kasabasında dünyaya gelen Jane Austen da feminist yazarlar arasında. Austen, için yazmak ve okumak her zaman büyük bir tutku olmuştur. Henüz genç yaşlarda eline kalem ve kâğıt alan Jane yazmanın büyülü dünyasıyla tanışmıştır. Eğer bir Jane Austen kitabı okuyorsanız ya da filmini seyrediyorsanız mutlu son ile biteceğini bilirsiniz. Jane Austen’ın kitaplarında aşk her zaman ana temalardan biridir.


Kate Millett (1934– )

 

14 Eylül 1934’de ABD’nin Minnesota eyaletindeki Saint Paul şehrinde doğan Katherine Murray Millett, 1956’da Minnesota Üniversitesinde İngiliz Edebiyatı Bölümüne başladı. Kadınlara yönelik baskıların, ataerkil düzenin kadına yakıştırdığı ikincil konumun edebiyat ve felsefedeki örneklerini irdelediği doktora tezi 1970’de Cinsel Politika adıyla yayımlandı. Cinsiyetlerarası ilişkinin politik olduğu temeline dayanan kitap, feminist hareketin amaç ve stratejilerini tanımlayan kitap hızlıca geniş kitlelere yayılarak ikinci dalga feminizmin temel kaynaklarından biri haline geldi. Millett bu kitapta “Eğer bir grup diğerini yönetiyorsa ikisi arasındaki ilişki politiktir” diyordu.


Ingeborg Bachmann (1926 – 1973)

 

20. Yüzyılın en önemli Avusturyalı kadın yazarlarından biri olan Bachmann, 25 Haziran 1926 yılında Klangenfurt, Avusturya’da dünyaya gelmiştir. Graz ve Viyana Üniversitelerinde felsefe, psikoloji ve Alman filolojisi okumuştur. Feminist yazarın ilk şiirleri 1948-1949 yılları arasında yayınlanmıştır. 1959-1960 yılları arasında da doçent unvanıyla Frankfurt Üniversitesinde şiir konulu dersler vermiştir.
Döneminin en ses getiren kadın yazarlarından biri kabul edilen Bachmann, felsefe, psikoloji ve Alman filolojisi eğitimi almıştır. Özelikle Heidegger ve Wittgenstein üzerine çalışan Bachman bir süre sonra şiir yazmayı bırakarak düz yazıya yoğunlaşmıştır. Yazdığı eserlerde feminist temaları işlemiş aynı zamanda sosyal konularla da ilgilenmiştir.


Sylvia Plath (1932-1963)

 

Feminist yazarlardan biri olarak bilinen Sylvia Plath, 27 Ekim 1932 yılında Amerika’nın Boston eyaletinde dünyaya gelmiştir. Sylvia Plath ilk şiirini henüz 8 yaşındayken yayımladı. Plath, ilk şiirini ‘Şiir’ ismiyle yayımladı ve bu şiirine Boston Heralds’ın çocuk bölümünde yer verildi. Plath’ın kocası da ünlü bir şairdi.


Gençlik yılları pek çok başarıyı barındırsa da şairin yakasını bırakmayan depresyon ve hayatındaki sorunlar; onu intihara sürüklemişti. Yaşamını 11 Şubat 1963 yılında sonlandırmayı tercih etti. Sylvia Plath öldükten sonra Pulitzer Ödülü kazanan ilk şair oldu. Plath, otobiyografik bir roman olan Sırça Fanus kitabının yazarı olarak bilinmesinin yanı sıra trajik yaşamı ve intiharıyla da tanınıyor. Sylvia Plath ayrıca gizdökümcü şiirin önemli isimlerinden de biridir.


Doris Lessing (1919-2013)


Feminist yazarlar listemize Doris Lessing, ya da gerçek adıyla Doris May Tayler ile devam ediyoruz. Tayler, 22 Ekim 1919’da İran Kermanşah’da doğdu. Ailesi İngiliz kökenli olarak bilinir. Babası I. Dünya Savaşı’nda sakatlanmış ve İran Kraliyet Bankası’nda memur olarak çalışıyordu. Annesi ise hemşire idi. Henüz 13 yaşındayken, okuldaki başarısızlığı nedeniyle eğitim hayatı sona erdi ve bu onun yıllar sonra dünyanın en önemli yazarları arasına girmesine zemin hazırladı.


Simone de Beauvoir (1908-1986)


Simone Beauvoir da feminist yazarlar arasında. Roman, felsefe, politik ve sosyal deneme, biyografi ve otobiyografi yazarı olarakta tanınır. En önemli eseri 1949’da yazdığı, kadınların gördüğü baskıların bilimsel incelemesini yaptığı ve modern feminizmin temellerini kurduğu İkinci Cins (Le Deuxième Sexe) söylenebilir.


Simone de Beauvoir önce Kadın: Efsane ve Gerçek adlı denemesini yazar. Bu denemesinde erkeklerin kadınları, onları yanlış izlenimlere sokan gizemli diğerler olarak gördüğünü iddia eder. Ve erkeklerin, bu “diğer”olma durumunu, kadınların, onların problemlerini anlamadıklarını onlara yardım etmediklerini iddia eder. Bu durumun tüm toplumlarda klişeleşmiş bir hal aldığını ve her zaman hiyerarşiyi elinde tutanların güçsüzleri “diğer” olarak tanımladığını ve onları etraflarında dolaşan karanlık gölgeler olarak nitelendirdiğini savunmuştur. Bu durumun sınıflar arasındaki ilişkilerde, dinsel, ırksal ayrımların mücadelesinde her türlü karşıtlıkta görüldüğünü ama hiç karşıtlıkta “diğer” nitelendirmesinin ve “diğer”e yaklaşımın kadın-erkek ayrımındaki kadar klişeleşmiş bir hal almadığını, hayatın mevcut düzenine gerekçe olarak gösterilmediğini söyler.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve fisiltihaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.