Günlük Rutinlerin İlginç Tarihi

YAŞAM 15.05.2021 - 13:02, Güncelleme: 30.06.2021 - 18:35
 

Günlük Rutinlerin İlginç Tarihi

Antik Roma halkı ağız hijyeni sağlamak için idrarla gargara yapma alışkanlığına sahipti.

Büyük adamların tarihinden çok sıkıldık değil mi? Savaşlar, saray entrikaları, fetihler, krallar ve kraliçeler… İnsanlığın tarihi gerçekten bunlardan mı ibaret? 200.000 yıl önce evrimleştiğimiz zamandan beri Homo Sapiens birçok zorlukla uğraşmak zorunda kaldı. Peki neydi bu zorluklar? Günlük rutinlerimiz nasıl başlamıştı? Sabah uyandığımız andan itibaren binlerce yıllık ritüelleri tekrar ediyoruz. Hayatımızın çoğu bu rutin döngüsünün içinde koşarak geçiyor. Rahat bir yatakta uyumak, duş almak, diş fırçalamak, tuvalete gitmek ve dahası…   Konforlu yatak seçimi   Gününüz nasıl başlıyor? Muhtemelen uykunuzun en tatlı yerinde kaba bir şekilde çalan alarmla uyanıyorsunuz. Peki alarm çaldığı an hemen yataktan fırlar mısınız? Belki de tavana bakıp o günün hangi gün olduğunu hatırlamaya çalışıyorsunuz. Uyku fizyolojik bir gerekliliktir ancak konfor ve sıcak yatak da öyle… Atalarımız da yatağın öneminin farkına varmış olacaklar ki arkeologlar Güney Afrika’da tam 77.000 yıl öncesine ait yapraklardan ve tellerden yapılmış bir yatak buldular. Tarih öncesinde yaşayan mağara sakinleri taştan oyulmuş yüksek yataklarda gecelerin iyi geçmediğini fark etmişti. Bu nedenle sert levhalar, ya hayvan kürkleriyle ya da yapraklarla kapatılmaktaydı. Mısır’ın Bronz Çağı’nda insanlar yerden oldukça yüksek ahşap yataklarda uyudular. İşin garibi fakirler minder yığınlarında uyurken zenginler yataklarını ahşap ya da fildişinden yapıyordu. Üstünden binlerce yıl geçse de günümüzde durum yine benzer!   Tuvalete gitmek   İnsanların çoğu yataktan çıktıktan sonra sabah ihtiyaçlarını karşılamak için tuvalete koşma eğiliminde olur. İşte o soğuk klozet, Antik Mısırlıların kullandığı taştan tuvaletlere benziyor. Günümüzdeki klozetlere kıyasla son derece ilkel olan bu klozetlerde haliyle sifon bulunmuyordu. Ne olursa olsun Antik Mısır halkının kullandığı bu klozetler medeniyetin çağ atlamasına yol açacak muhteşem bir çözümdü. Sifonlu klozetlerin dünya sahnesine çıkması için binlerce yıl geçmesi gerekecekti.   Kraliçe Elizabeth’in vaftiz oğlu Sir John Harrington, 1590 yılında sadece kendisi için sifonlu bir klozet tasarladı. Harrington bencil olmasaydı belki sifonlu klozetler çok daha önce yaygınlaşacaktı. Fakat o, bu muhteşem ürünü sadece kendisinin kullanımı için tasarlamıştı. Bu klozetler, 18. yüzyılda Fransız aristokrasisi arasında yaygınlaşmaya başladı. Geri kalan insanlar ise, sıhhi tesisatı bulunan bir tuvalete gitmek yerine her sabah lazımlığa koştu. Bu durum 19. yüzyıla kadar böyle devam etti. Kısacası günlük rutin listemizde yer alan tuvalete gitme eylemi 19. yüzyıla kadar tam bir işkenceydi!   Tuvalet kağıdı meselesi   Hijyen kuralları gereği, günlük tuvalet ihtiyacı karşılandıktan sonra tuvalet kağıdına doğru bir hamle yapılır. Bu evrensel bir sabah rutinidir. Peki bu rutinimiz ne zaman başladı? Taş devrinde yaşayan insanlar, tuvalet kağıdı olarak ağaç yaprakları kullanmaktaydı. Benzer şekilde Vikingler de ağaç yapraklarını tuvalet kağıdı olarak değerlendiriyordu. Romalıların ise hijyen takıntısı olanlar için sinir bozucu bir alışkanlığı vardı. Roma’daki kamu tuvaletlerinin özel odaları yoktu. Bu nedenle “ksilospongion” olarak isimlendirilen tek bir süngeri tüm tuvalet ziyaretçileri kullanılırdı. Evet, yüzlerce kişi tuvalet kağıdı olarak aynı süngerle temizlenirdi! Orta Çağ Japonya’sında insanlar süngere gerek duymuyordu. Bunun yerine bambu çubuklarını kullanmayı tercih ediyordu. Neyse ki 1857 yılında Joseph Gayetty, seri olarak modern tuvalet kağıdı üretmeye başladı. Ancak kağıt kalitesi oldukça kötüydü. 1930’lu yıllara kadar insanlar tuvalet kağıdı kullanırken kıymıklarla mücadele etmek durumundaydı!   Duş almak   Artık işe ya da okula gitmek için hazırlanma vakti! Sabah evden çıkmadan ılık bir duş muhteşem olur değil mi? Günlük rutin dediğimizde zaten ilk aklımıza gelen şey duş almak! Antik Yunan halkı, sabah duşu için halka açık banyoları kullanıyordu. Orta Çağ döneminde insanlar bir kova yardımıyla evde yıkanmaya başlamıştı. Fakat bu çok nadir bir durumdu. Çünkü insanlar yıkanmaktan pek hoşlanmıyordu. Modern döneme kadar duş almak günlük rutinlerden biri değildi. 17. yüzyılda yaşayan tıpçılar, yıkanmanın zararlı olduğu ilan etmişti. Çünkü kir, gözenekleri tıkadığı için salgın hastalıkların vücuda girmesini önlüyordu! Kraliyet mensupları ve aristokrasi neredeyse hiç duş almadı. Bunun yerine sık sık keten atletlerini değiştirdiler.   Modern duş başlığı 1767 yılında William Feetham tarafından icat edildi. Ancak bu başlıkla duş almak pek hijyenik değildi. Çünkü mekanizmadan akan su tahliye edilmiyordu. Bu nedenle insanlar her duşta biraz daha kirli suyla yıkanıyordu. Bir yüz yıl sonra yeni bir teknoloji tanıtıldı. Velo-Douche ismi verilen bu ürün, pedal çevirerek çalışıyordu. İnsanlar kafasından aşağı su dökmek için çok fazla efor sarf ediyordu. Ne yazık ki bu da tutmadı.   İç çamaşırı giymek   Duştan çıktıktan sonra bornoz ya da havluya sarınarak odanıza geçer ve kuruduktan sonra muhtemelen iç çamaşırınızı giyersiniz. Tıpkı modern dönem insanlarının yaptığı gibi Bronz Çağı’nın Mısır firavunları da aynı rutini izliyordu. 1922 yılında Tutankhamun’un mezarı keşfedildiğinde görkemli altın hazinelerin dışında öbür dünyada kullanılmak üzere 145 çift külot bulundu. Shenti adı verilen bu keten külotlar, o dönemin standart iç çamaşırıydı. Hem köylüler hem de firavunlar aynı iç çamaşırını giyerdi. Orta Çağ dönemi her alanda olduğu gibi iç çamaşırı giyme kültüründe de karanlık bir dönemdi. İnsanlar sütyen ve külot gibi iç giyim ürünleri kullanmıyordu. Hatta Avrupa kıtasında yaşayan çoğu insan 19. yüzyıla kadar iç çamaşırı giymeden gezdi. Kadınlar elbiselerinin altına uzun önlükler giyiyorlardı. Erkekler ise sadece uzun gömleklerini bacaklarının arasına sıkıştırıyordu.   Kıyafet seçmek   Külotunuzu giydiniz ve artık daha güvenli hissediyorsunuz! Şimdi her sabah çileye dönüşen kıyafet seçme eylemine başlayabilirsiniz. Kıyafet seçimi, günlük rutin dahilinde yaptığımız belki de en uğraştırıcı aktivitelerden. Atalarımızın en az 70.000 yıl önce kıyafet giydiğiniz biliyoruz. Popüler kültür, genellikle mağarada yaşayan insanları hayvan kürklerine sarılmış bir şekilde tasvir eder. Ancak ilkel kıyafetler arasında doğal keten dokumalar gibi farklı kıyafetler de vardı.   Evet, insanların fazla bir tercihinin olmadığı doğru. Fakat kürk dışındaki kıyafet kültürü çabuk gelişti. Özellikle dondurucu Buz Devri’nde sıcak tutan peruklar çok modaydı. Modern dönemin moda anlayışı ise oldukça dinamik. Renkler, tasarımlar, kumaşlar daima değişiyor. Günümüzde kıyafet seçme konusunda görece özgür olsak da modern öncesi dönemde kıyafet seçimi çoğunlukla yasalara tabiydi. Örneğin Kral III. Edward; mor, altın ve gümüş rengi kumaşların sadece kraliyet ailesi üyelerinin giymesini istiyordu. Bu nedenle halk bu renk kıyafetler giymekten men edildi. Benzer şekilde Osmanlı İmparatorluğu döneminde kadınların giydiği ferace renkleri padişahların fermanlarına bağlı olarak değişiyordu.  
Antik Roma halkı ağız hijyeni sağlamak için idrarla gargara yapma alışkanlığına sahipti.

Büyük adamların tarihinden çok sıkıldık değil mi? Savaşlar, saray entrikaları, fetihler, krallar ve kraliçeler… İnsanlığın tarihi gerçekten bunlardan mı ibaret? 200.000 yıl önce evrimleştiğimiz zamandan beri Homo Sapiens birçok zorlukla uğraşmak zorunda kaldı. Peki neydi bu zorluklar? Günlük rutinlerimiz nasıl başlamıştı? Sabah uyandığımız andan itibaren binlerce yıllık ritüelleri tekrar ediyoruz. Hayatımızın çoğu bu rutin döngüsünün içinde koşarak geçiyor. Rahat bir yatakta uyumak, duş almak, diş fırçalamak, tuvalete gitmek ve dahası…

 

Konforlu yatak seçimi

 

Gününüz nasıl başlıyor? Muhtemelen uykunuzun en tatlı yerinde kaba bir şekilde çalan alarmla uyanıyorsunuz. Peki alarm çaldığı an hemen yataktan fırlar mısınız? Belki de tavana bakıp o günün hangi gün olduğunu hatırlamaya çalışıyorsunuz. Uyku fizyolojik bir gerekliliktir ancak konfor ve sıcak yatak da öyle… Atalarımız da yatağın öneminin farkına varmış olacaklar ki arkeologlar Güney Afrika’da tam 77.000 yıl öncesine ait yapraklardan ve tellerden yapılmış bir yatak buldular. Tarih öncesinde yaşayan mağara sakinleri taştan oyulmuş yüksek yataklarda gecelerin iyi geçmediğini fark etmişti. Bu nedenle sert levhalar, ya hayvan kürkleriyle ya da yapraklarla kapatılmaktaydı. Mısır’ın Bronz Çağı’nda insanlar yerden oldukça yüksek ahşap yataklarda uyudular. İşin garibi fakirler minder yığınlarında uyurken zenginler yataklarını ahşap ya da fildişinden yapıyordu. Üstünden binlerce yıl geçse de günümüzde durum yine benzer!

 

Tuvalete gitmek

 

İnsanların çoğu yataktan çıktıktan sonra sabah ihtiyaçlarını karşılamak için tuvalete koşma eğiliminde olur. İşte o soğuk klozet, Antik Mısırlıların kullandığı taştan tuvaletlere benziyor. Günümüzdeki klozetlere kıyasla son derece ilkel olan bu klozetlerde haliyle sifon bulunmuyordu. Ne olursa olsun Antik Mısır halkının kullandığı bu klozetler medeniyetin çağ atlamasına yol açacak muhteşem bir çözümdü. Sifonlu klozetlerin dünya sahnesine çıkması için binlerce yıl geçmesi gerekecekti.

 

Kraliçe Elizabeth’in vaftiz oğlu Sir John Harrington, 1590 yılında sadece kendisi için sifonlu bir klozet tasarladı. Harrington bencil olmasaydı belki sifonlu klozetler çok daha önce yaygınlaşacaktı. Fakat o, bu muhteşem ürünü sadece kendisinin kullanımı için tasarlamıştı. Bu klozetler, 18. yüzyılda Fransız aristokrasisi arasında yaygınlaşmaya başladı. Geri kalan insanlar ise, sıhhi tesisatı bulunan bir tuvalete gitmek yerine her sabah lazımlığa koştu. Bu durum 19. yüzyıla kadar böyle devam etti. Kısacası günlük rutin listemizde yer alan tuvalete gitme eylemi 19. yüzyıla kadar tam bir işkenceydi!

 

Tuvalet kağıdı meselesi

 

Hijyen kuralları gereği, günlük tuvalet ihtiyacı karşılandıktan sonra tuvalet kağıdına doğru bir hamle yapılır. Bu evrensel bir sabah rutinidir. Peki bu rutinimiz ne zaman başladı? Taş devrinde yaşayan insanlar, tuvalet kağıdı olarak ağaç yaprakları kullanmaktaydı. Benzer şekilde Vikingler de ağaç yapraklarını tuvalet kağıdı olarak değerlendiriyordu. Romalıların ise hijyen takıntısı olanlar için sinir bozucu bir alışkanlığı vardı. Roma’daki kamu tuvaletlerinin özel odaları yoktu. Bu nedenle “ksilospongion” olarak isimlendirilen tek bir süngeri tüm tuvalet ziyaretçileri kullanılırdı. Evet, yüzlerce kişi tuvalet kağıdı olarak aynı süngerle temizlenirdi! Orta Çağ Japonya’sında insanlar süngere gerek duymuyordu. Bunun yerine bambu çubuklarını kullanmayı tercih ediyordu. Neyse ki 1857 yılında Joseph Gayetty, seri olarak modern tuvalet kağıdı üretmeye başladı. Ancak kağıt kalitesi oldukça kötüydü. 1930’lu yıllara kadar insanlar tuvalet kağıdı kullanırken kıymıklarla mücadele etmek durumundaydı!

 

Duş almak

 

Artık işe ya da okula gitmek için hazırlanma vakti! Sabah evden çıkmadan ılık bir duş muhteşem olur değil mi? Günlük rutin dediğimizde zaten ilk aklımıza gelen şey duş almak! Antik Yunan halkı, sabah duşu için halka açık banyoları kullanıyordu. Orta Çağ döneminde insanlar bir kova yardımıyla evde yıkanmaya başlamıştı. Fakat bu çok nadir bir durumdu. Çünkü insanlar yıkanmaktan pek hoşlanmıyordu. Modern döneme kadar duş almak günlük rutinlerden biri değildi. 17. yüzyılda yaşayan tıpçılar, yıkanmanın zararlı olduğu ilan etmişti. Çünkü kir, gözenekleri tıkadığı için salgın hastalıkların vücuda girmesini önlüyordu! Kraliyet mensupları ve aristokrasi neredeyse hiç duş almadı. Bunun yerine sık sık keten atletlerini değiştirdiler.

 

Modern duş başlığı 1767 yılında William Feetham tarafından icat edildi. Ancak bu başlıkla duş almak pek hijyenik değildi. Çünkü mekanizmadan akan su tahliye edilmiyordu. Bu nedenle insanlar her duşta biraz daha kirli suyla yıkanıyordu. Bir yüz yıl sonra yeni bir teknoloji tanıtıldı. Velo-Douche ismi verilen bu ürün, pedal çevirerek çalışıyordu. İnsanlar kafasından aşağı su dökmek için çok fazla efor sarf ediyordu. Ne yazık ki bu da tutmadı.

 

İç çamaşırı giymek

 

Duştan çıktıktan sonra bornoz ya da havluya sarınarak odanıza geçer ve kuruduktan sonra muhtemelen iç çamaşırınızı giyersiniz. Tıpkı modern dönem insanlarının yaptığı gibi Bronz Çağı’nın Mısır firavunları da aynı rutini izliyordu. 1922 yılında Tutankhamun’un mezarı keşfedildiğinde görkemli altın hazinelerin dışında öbür dünyada kullanılmak üzere 145 çift külot bulundu. Shenti adı verilen bu keten külotlar, o dönemin standart iç çamaşırıydı. Hem köylüler hem de firavunlar aynı iç çamaşırını giyerdi. Orta Çağ dönemi her alanda olduğu gibi iç çamaşırı giyme kültüründe de karanlık bir dönemdi. İnsanlar sütyen ve külot gibi iç giyim ürünleri kullanmıyordu. Hatta Avrupa kıtasında yaşayan çoğu insan 19. yüzyıla kadar iç çamaşırı giymeden gezdi. Kadınlar elbiselerinin altına uzun önlükler giyiyorlardı. Erkekler ise sadece uzun gömleklerini bacaklarının arasına sıkıştırıyordu.

 

Kıyafet seçmek

 

Külotunuzu giydiniz ve artık daha güvenli hissediyorsunuz! Şimdi her sabah çileye dönüşen kıyafet seçme eylemine başlayabilirsiniz. Kıyafet seçimi, günlük rutin dahilinde yaptığımız belki de en uğraştırıcı aktivitelerden. Atalarımızın en az 70.000 yıl önce kıyafet giydiğiniz biliyoruz. Popüler kültür, genellikle mağarada yaşayan insanları hayvan kürklerine sarılmış bir şekilde tasvir eder. Ancak ilkel kıyafetler arasında doğal keten dokumalar gibi farklı kıyafetler de vardı.

 

Evet, insanların fazla bir tercihinin olmadığı doğru. Fakat kürk dışındaki kıyafet kültürü çabuk gelişti. Özellikle dondurucu Buz Devri’nde sıcak tutan peruklar çok modaydı. Modern dönemin moda anlayışı ise oldukça dinamik. Renkler, tasarımlar, kumaşlar daima değişiyor. Günümüzde kıyafet seçme konusunda görece özgür olsak da modern öncesi dönemde kıyafet seçimi çoğunlukla yasalara tabiydi. Örneğin Kral III. Edward; mor, altın ve gümüş rengi kumaşların sadece kraliyet ailesi üyelerinin giymesini istiyordu. Bu nedenle halk bu renk kıyafetler giymekten men edildi. Benzer şekilde Osmanlı İmparatorluğu döneminde kadınların giydiği ferace renkleri padişahların fermanlarına bağlı olarak değişiyordu.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve fisiltihaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.