Geçmiş Yıllarda Türkiye’de Gazete Dağıtımı
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
23.01.2018 - 08:56, Güncelleme:
30.06.2021 - 18:34
Geçmiş Yıllarda Türkiye’de Gazete Dağıtımı
Gazetelerin İstanbul’da basılıp, kıyasıya bir rekabet içinde diğer illere gönderildiği ve birçok yerdeki okuyucuya günler sonra ulaşabildiği yıllar…
Gecenin karanlığını Anadolu’ya götürdükleri gazetelerin ışığı ile aydınlatan şoförlerin öyküsünün geçtiği yıllardı.
27 Mayıs 1960 günü Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk askeri darbesi olarak kayıtlara geçen 27 Mayıs Müdahalesinin 1961 anayasasına yüklediği roller, toplumsal dönüşümlere yol açmış; sinema da bu dönüşümlerden payını alarak toplumsal gerçekçi filmler üretmeye başlamıştı.
Hızlı Yaşayanlar (1964): Toplumsal gerçekçi sinema örneği
Yönetmenliğini Nevzat Pesen’in üstlendiği 1964 yapımı olan Hızlı Yaşayanlar filmi, sadece İstanbul’da basılabilen gazetelerin kıyasıya bir rekabet içinde diğer illere taşınmasını ve filmde Mustafa Dayı rolünü canlandıran Asım Nipton’un “şimdi hepsini toplasan bir mezarlık olur” dediği kazalarda ölen kamyon şoförlerinin hikayesini anlatıyor.
Filmin kahramanlarından Orhan (Ayhan Işık), Yeni Sabah gazetesinde gördüğü ilan üzerine, gazete taşıyan kamyonlarda şoförlük yapmak için iş başvurusunda bulunur. Yeni Sabah gazetesinin müdürü “Bu işte para çok fakat her an kelle koltukta gideceksin” der. “Biliyorum ama ölümü düşünecek vaktim olmayacak galiba” diye yanıtlar Orhan ve diyalog şöyle devam eder:
Müdür Bey: “Gazeteleri yükleyip beş saatte Ankara’da olacaksın. Başka gazete arabaları seni geçerlerse önce parandan keser, sonra da işinden olursun.”
Orhan: “Bir anam bir de hasta kardeşim var. Taksicilikte bakamadım onlara. Peki, beş saatten evvel gidene pirim var mı?”
Müdür Bey: “Hayır ölmenizi değil, yaşamanızı istiyoruz, ama biraz hızlı yaşamanızı.”
1950’li yıllarda Adnan Menderes hükümetiyle beraber sosyal ve ekonomik anlamda görülen değişiklikler haliyle sosyal ve ekonomik yapıyı etkilemiş; ekonominin büyümesiyle beraber köyden kente göç hızlanmıştır. Bu bağlamda kentlerin hızla büyümesi ile gecekondulaşma süreci, sosyal statü farklarının ortaya çıkmasıyla da işçi ve zengin sınıfının çatışma süreci izlenmiştir.
Filmde, sabahın ilk ışıklarında gazete satacak olan çocuklar ve büyüklerden oluşan bir grup, gazete kamyonları bekliyor; gazeteleri aldıktan sonra sokaklara dağılıyorlar ve bağırarak gazetelerini satıyorlar. Geç kalan gazete kamyonlarının gazeteleri ise ellerinde kalıyor. Bu sebeple işverenlerin kamyon şoförlerine yaptıkları baskılar sonucunda şoförler arasında kıyasıya bir rekabet söz konusu oluyor ve bu acımasız rekabetin altında ise “geç kalırsan gazetelerin elinde kalır sen de işsiz kalırsın” kuralı yatıyordu.
“Bu filmi, gazetelerimizi Anadolu’nun şehir, kasaba hatta köylerine kadar en seri şekilde ulaştırmak için kar, yağmur, fırtına demeyip kamyonlarını sürerken kaza neticesinde hayatlarını kaybeden cesur şoförlerimize ithaf ediyorum. Hızlı yaşayanların ruhları şad olsun.” Nevzat Pesen, 1964.
11 Ekim, Gazete Dağıtıcıları Günü olarak anılıyor
Nevzat Pesen’in de dediği üzere gazete kamyonlarını sürerken yaptıkları kazalar neticesinde hayatlarını kaybeden şoförlerimizi rahmetle anıyoruz.
Türkiye’de gazete dağıtımı ve gelişimi
‘Okuru olmayan gazete düşünülmez’ yargısıyla yola çıkarak gazetenin üretim aşamasının önemli olması kadar okura ulaşmasını sağlayan dağıtım aşamasının da o denli önemli olduğunu söylemek kaçınılmaz olacaktır. Gazeteciliğin dağıtım çatısının oluşması ise gazeteciliğin gelişme biçimiyle ilgidir; gazetecilik İstanbul merkezli geliştiği için bu kentte hazırlanıp okurlara sunulmuştur. Cağaloğlu‘nda bir matbaada basılan gazetelerin dağıtımı için özel bir örgütlenmeye gerek duyulmamış; dağıtıcı matbaadan teslim aldığı gazetelerin satışını gerçekleştirmiştir.
1950’li yıllarda gazetelerin Anadolu’ya ulaşması en erken üç günü buluyordu. Ulaşım yollarının gelişmesiyle beraber hızlı ve etkin bir dağıtım olanaklı hale geldi. Ayrıca kentleşme ve okuryazar sayısının artmaya başlaması da gazete satışlarını olumlu yönde etkiledi.
Çok partili hayata geçilmesiyle beraber siyasal yaşamın hareketlenmesi gazetelerin sayısının artmasına ve kitle basınının doğmasına yol açtı. Bu nedenle gazeteler dağıtım sorunlarını çözmek üzere bir araya gelerek ortaklaşa bir dağıtım şirketi kurdular.
Türkiye’de gazete dağıtım sorunları
Bayiler en çok satan gazetenin satış bedelini öderken diğer gazetelerin satış bedellerini ödemekte gecikiyorlardı, bu da gazeteleri zor durumda bırakıyordu. Her gazetenin ayrı araçlarla gitmesinden dolayı ulaşım giderleri artıyor ve araçların yollardaki rekabet sebebiyle hız yapması sonucu da kazaların meydana gelmesine neden oluyordu. Dolayısıyla bu tür sorunların hep birlikte üstlenmesini sağlamak amacıyla gazeteler ortak hareket etmeye karar vermişler ve Türkiye’deki ilk dağıtım şirketi olan GAMEDA (Gazete Mecmua Dağıtım Ltd. Şti.) kurulmuştu.
Gazetelerin İstanbul’da basılıp, kıyasıya bir rekabet içinde diğer illere gönderildiği ve birçok yerdeki okuyucuya günler sonra ulaşabildiği yıllar…
Gecenin karanlığını Anadolu’ya götürdükleri gazetelerin ışığı ile aydınlatan şoförlerin öyküsünün geçtiği yıllardı.
27 Mayıs 1960 günü Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk askeri darbesi olarak kayıtlara geçen 27 Mayıs Müdahalesinin 1961 anayasasına yüklediği roller, toplumsal dönüşümlere yol açmış; sinema da bu dönüşümlerden payını alarak toplumsal gerçekçi filmler üretmeye başlamıştı.
Hızlı Yaşayanlar (1964): Toplumsal gerçekçi sinema örneği
Yönetmenliğini Nevzat Pesen’in üstlendiği 1964 yapımı olan Hızlı Yaşayanlar filmi, sadece İstanbul’da basılabilen gazetelerin kıyasıya bir rekabet içinde diğer illere taşınmasını ve filmde Mustafa Dayı rolünü canlandıran Asım Nipton’un “şimdi hepsini toplasan bir mezarlık olur” dediği kazalarda ölen kamyon şoförlerinin hikayesini anlatıyor.
Filmin kahramanlarından Orhan (Ayhan Işık), Yeni Sabah gazetesinde gördüğü ilan üzerine, gazete taşıyan kamyonlarda şoförlük yapmak için iş başvurusunda bulunur. Yeni Sabah gazetesinin müdürü “Bu işte para çok fakat her an kelle koltukta gideceksin” der. “Biliyorum ama ölümü düşünecek vaktim olmayacak galiba” diye yanıtlar Orhan ve diyalog şöyle devam eder:
Müdür Bey: “Gazeteleri yükleyip beş saatte Ankara’da olacaksın. Başka gazete arabaları seni geçerlerse önce parandan keser, sonra da işinden olursun.”
Orhan: “Bir anam bir de hasta kardeşim var. Taksicilikte bakamadım onlara. Peki, beş saatten evvel gidene pirim var mı?”
Müdür Bey: “Hayır ölmenizi değil, yaşamanızı istiyoruz, ama biraz hızlı yaşamanızı.”
1950’li yıllarda Adnan Menderes hükümetiyle beraber sosyal ve ekonomik anlamda görülen değişiklikler haliyle sosyal ve ekonomik yapıyı etkilemiş; ekonominin büyümesiyle beraber köyden kente göç hızlanmıştır. Bu bağlamda kentlerin hızla büyümesi ile gecekondulaşma süreci, sosyal statü farklarının ortaya çıkmasıyla da işçi ve zengin sınıfının çatışma süreci izlenmiştir.
Filmde, sabahın ilk ışıklarında gazete satacak olan çocuklar ve büyüklerden oluşan bir grup, gazete kamyonları bekliyor; gazeteleri aldıktan sonra sokaklara dağılıyorlar ve bağırarak gazetelerini satıyorlar. Geç kalan gazete kamyonlarının gazeteleri ise ellerinde kalıyor. Bu sebeple işverenlerin kamyon şoförlerine yaptıkları baskılar sonucunda şoförler arasında kıyasıya bir rekabet söz konusu oluyor ve bu acımasız rekabetin altında ise “geç kalırsan gazetelerin elinde kalır sen de işsiz kalırsın” kuralı yatıyordu.
“Bu filmi, gazetelerimizi Anadolu’nun şehir, kasaba hatta köylerine kadar en seri şekilde ulaştırmak için kar, yağmur, fırtına demeyip kamyonlarını sürerken kaza neticesinde hayatlarını kaybeden cesur şoförlerimize ithaf ediyorum. Hızlı yaşayanların ruhları şad olsun.” Nevzat Pesen, 1964.
11 Ekim, Gazete Dağıtıcıları Günü olarak anılıyor
Nevzat Pesen’in de dediği üzere gazete kamyonlarını sürerken yaptıkları kazalar neticesinde hayatlarını kaybeden şoförlerimizi rahmetle anıyoruz.
Türkiye’de gazete dağıtımı ve gelişimi
‘Okuru olmayan gazete düşünülmez’ yargısıyla yola çıkarak gazetenin üretim aşamasının önemli olması kadar okura ulaşmasını sağlayan dağıtım aşamasının da o denli önemli olduğunu söylemek kaçınılmaz olacaktır. Gazeteciliğin dağıtım çatısının oluşması ise gazeteciliğin gelişme biçimiyle ilgidir; gazetecilik İstanbul merkezli geliştiği için bu kentte hazırlanıp okurlara sunulmuştur. Cağaloğlu‘nda bir matbaada basılan gazetelerin dağıtımı için özel bir örgütlenmeye gerek duyulmamış; dağıtıcı matbaadan teslim aldığı gazetelerin satışını gerçekleştirmiştir.
1950’li yıllarda gazetelerin Anadolu’ya ulaşması en erken üç günü buluyordu. Ulaşım yollarının gelişmesiyle beraber hızlı ve etkin bir dağıtım olanaklı hale geldi. Ayrıca kentleşme ve okuryazar sayısının artmaya başlaması da gazete satışlarını olumlu yönde etkiledi.
Çok partili hayata geçilmesiyle beraber siyasal yaşamın hareketlenmesi gazetelerin sayısının artmasına ve kitle basınının doğmasına yol açtı. Bu nedenle gazeteler dağıtım sorunlarını çözmek üzere bir araya gelerek ortaklaşa bir dağıtım şirketi kurdular.
Türkiye’de gazete dağıtım sorunları
Bayiler en çok satan gazetenin satış bedelini öderken diğer gazetelerin satış bedellerini ödemekte gecikiyorlardı, bu da gazeteleri zor durumda bırakıyordu. Her gazetenin ayrı araçlarla gitmesinden dolayı ulaşım giderleri artıyor ve araçların yollardaki rekabet sebebiyle hız yapması sonucu da kazaların meydana gelmesine neden oluyordu. Dolayısıyla bu tür sorunların hep birlikte üstlenmesini sağlamak amacıyla gazeteler ortak hareket etmeye karar vermişler ve Türkiye’deki ilk dağıtım şirketi olan GAMEDA (Gazete Mecmua Dağıtım Ltd. Şti.) kurulmuştu.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.