En iyi salgın filmleri!

DİZİ - FİLM 19.04.2020 - 10:31, Güncelleme: 30.06.2021 - 18:34
 

En iyi salgın filmleri!

En iyi salgın konusunun sinemanın çok farklı türlerinin ilgi alanına girdiğini keşfettik.

Yedinci Mühür, (Det sjunde inseglet) – 1957     Bergman’ın düşünsel yanı ağır basan bu fantastik dramı veba yıllarında geçer. Haçlı Seferleri’nden evine dönen yorgun şövalye, Avrupa’yı kırıp geçiren salgın hastalığın karşı konulmaz dehşeti karşısında hayatın anlamını ve varoluşunu sorgular. Canını almaya gelen Ölüm’e meydan okuyarak onu satranç oynamaya davet eder... Şövalye olup bitenlerin arasında tutunacak bir umut kırıntısı ararken Ölüm de kazanmak için elinden geleni yapar. Karanlık bir Bergman klasiği...   12 Maymun, (12 Monkeys) – 1995     İnsanlar salgın hastalıklar nedeniyle yeraltına inmiş ve orada yeni bir dünya kurmuşlardır. Açık havaya ve toprağın üstüne dönmek için zaman makinesiyle geçmişe bir mahkûm gönderirler. Amaçları salgını daha başlamadan engellemektir... Geçmiş ile gelecek, yer altıyla yer üstü arasında gidip gelen hikâye, özgün görsel dünyası ve duygusal öyküsüyle seyirciyi büyüleyen bir Terry Gilliam başyapıtına dönüşüyor.   Tehdit, (Outbreak) – 1995     Starları, klişeleri, iyi ve kötü adamlarıyla Hollywood tarzı tipik bir felaket filmi. Ama böyle bir listeye almamak haksızlık olurdu. Kaldı ki, Afrika’da ortaya çıkan gerçek Ebola virüsünün olası etkilerinden yola çıkan senaryonun, tüyler ürpertici bir yan taşıdığı kesin. “Bunların hepsi bir gün gerçek olabilir” düşüncesi “Tehdit”i sıkı bir gerilim ve unutulmaz bir salgın öyküsü haline getiriyor. 1967’de Zaire’de geçen açılış sahnesi de akıllardan çıkacak gibi değil.   28 Gün Sonra, (28 Days Later) – 2002     Hastanede baygın yatan Jim, 28 gün sonra uyandığında Londra’nın hayalet şehre dönüştüğünü görür... Şehrin boş caddeleri ve meydanlarında dolaştığı sahneler, filmin hüzünlü tonunu ve karamsar havasını belirler. Her şeyin nedeni, bulaştığı insanları 20 saniyede zombileştiren bir virüstür. Jim, karşılaştığı birkaç sağlıklı insanla birlikte Manchester’a ulaşmaya çalışırken uygarlığın çöküşüne şahit olur. “Zombili kıyamet” türüne bağlanan bir salgın filmi...   Son Umut, (Children of Men) - 2006   Listemizin en farklı ve orijinal salgın filmlerinden biri. Kudurup başkalarına saldıran ya da ateşi yükselerek ölen insanlar yok filmde. Ama her şey, bütün dünyaya yayılan kısırlık hastalığıyla ilgili... İnsanların artık çocuk yapamıyor oluşu, dünyayı giderek daha umutsuz bir yer haline getiriyor. Geleceksizlik fikrinin insanları içten içe yiyip bitiren bir virüsten beter olduğunu görüyor; filmi seyrettikten sonra bebeklerin, çocukların ve gençlerin olmadığı bir dünyayı aklınıza dahi getirmek istemiyorsunuz...   Yaratıklar, (Slither) – 2006   Uzaylı istilacılar ve yaratık filmleri bir salgın öyküsüyle buluşursa neler olur? Mizahı hiç ihmal etmeyen ama korkugerilim konusunda da gerekeni yapan “Yaratıklar”, klişeleri zekâ dolu, eğlenceli bir öyküye dönüştürürken Hollywood filmleriyle dalga geçmeyi de ihmal etmiyor. Meteorla küçük bir Amerikan kasabasına düşen dünya dışı varlık, ele geçirdiği bir insan aracılığıyla kasabaya yayılmaya çalışıyor; “temiz”ler ve enfekte olanlar arasında bir savaş başlatıyor.   Ben Efsaneyim, (I Am Legend) – 2007   Richard Matheson’un aynı adlı romanının üçüncü ve belki de en iyi uyarlaması. Kansere çare olacağı umut edilen virüs insanların yüzde 90’ını öldürmüş, geri kalanları da geceleri yaşayan canavarlara çevirmiştir. New York’ta tek başına yaşayan askeri doktor Neville, gündüzleri virüse bağışıklık geliştiren başka canlıları ararken geceleri de canavarlara karşı savaşır... İnsansız ve terk edilmiş bir şehirde tek başına yaşamanın nasıl bir şey olduğunu çok iyi anlatan ilk bölümü için bile görülebilir.   Kaynak: http://www.filmlegez.com
En iyi salgın konusunun sinemanın çok farklı türlerinin ilgi alanına girdiğini keşfettik.

Yedinci Mühür, (Det sjunde inseglet) – 1957

 

 

Bergman’ın düşünsel yanı ağır basan bu fantastik dramı veba yıllarında geçer. Haçlı Seferleri’nden evine dönen yorgun şövalye, Avrupa’yı kırıp geçiren salgın hastalığın karşı konulmaz dehşeti karşısında hayatın anlamını ve varoluşunu sorgular. Canını almaya gelen Ölüm’e meydan okuyarak onu satranç oynamaya davet eder... Şövalye olup bitenlerin arasında tutunacak bir umut kırıntısı ararken Ölüm de kazanmak için elinden geleni yapar. Karanlık bir Bergman klasiği...

 

12 Maymun, (12 Monkeys) – 1995

 

 

İnsanlar salgın hastalıklar nedeniyle yeraltına inmiş ve orada yeni bir dünya kurmuşlardır. Açık havaya ve toprağın üstüne dönmek için zaman makinesiyle geçmişe bir mahkûm gönderirler. Amaçları salgını daha başlamadan engellemektir... Geçmiş ile gelecek, yer altıyla yer üstü arasında gidip gelen hikâye, özgün görsel dünyası ve duygusal öyküsüyle seyirciyi büyüleyen bir Terry Gilliam başyapıtına dönüşüyor.

 

Tehdit, (Outbreak) – 1995

 

 

Starları, klişeleri, iyi ve kötü adamlarıyla Hollywood tarzı tipik bir felaket filmi. Ama böyle bir listeye almamak haksızlık olurdu. Kaldı ki, Afrika’da ortaya çıkan gerçek Ebola virüsünün olası etkilerinden yola çıkan senaryonun, tüyler ürpertici bir yan taşıdığı kesin. “Bunların hepsi bir gün gerçek olabilir” düşüncesi “Tehdit”i sıkı bir gerilim ve unutulmaz bir salgın öyküsü haline getiriyor. 1967’de Zaire’de geçen açılış sahnesi de akıllardan çıkacak gibi değil.

 

28 Gün Sonra, (28 Days Later) – 2002

 

 

Hastanede baygın yatan Jim, 28 gün sonra uyandığında Londra’nın hayalet şehre dönüştüğünü görür... Şehrin boş caddeleri ve meydanlarında dolaştığı sahneler, filmin hüzünlü tonunu ve karamsar havasını belirler. Her şeyin nedeni, bulaştığı insanları 20 saniyede zombileştiren bir virüstür. Jim, karşılaştığı birkaç sağlıklı insanla birlikte Manchester’a ulaşmaya çalışırken uygarlığın çöküşüne şahit olur. “Zombili kıyamet” türüne bağlanan bir salgın filmi...

 

Son Umut, (Children of Men) - 2006

 

Listemizin en farklı ve orijinal salgın filmlerinden biri. Kudurup başkalarına saldıran ya da ateşi yükselerek ölen insanlar yok filmde. Ama her şey, bütün dünyaya yayılan kısırlık hastalığıyla ilgili... İnsanların artık çocuk yapamıyor oluşu, dünyayı giderek daha umutsuz bir yer haline getiriyor. Geleceksizlik fikrinin insanları içten içe yiyip bitiren bir virüsten beter olduğunu görüyor; filmi seyrettikten sonra bebeklerin, çocukların ve gençlerin olmadığı bir dünyayı aklınıza dahi getirmek istemiyorsunuz...

 

Yaratıklar, (Slither) – 2006

 

Uzaylı istilacılar ve yaratık filmleri bir salgın öyküsüyle buluşursa neler olur? Mizahı hiç ihmal etmeyen ama korkugerilim konusunda da gerekeni yapan “Yaratıklar”, klişeleri zekâ dolu, eğlenceli bir öyküye dönüştürürken Hollywood filmleriyle dalga geçmeyi de ihmal etmiyor. Meteorla küçük bir Amerikan kasabasına düşen dünya dışı varlık, ele geçirdiği bir insan aracılığıyla kasabaya yayılmaya çalışıyor; “temiz”ler ve enfekte olanlar arasında bir savaş başlatıyor.

 

Ben Efsaneyim, (I Am Legend) – 2007

 

Richard Matheson’un aynı adlı romanının üçüncü ve belki de en iyi uyarlaması. Kansere çare olacağı umut edilen virüs insanların yüzde 90’ını öldürmüş, geri kalanları da geceleri yaşayan canavarlara çevirmiştir. New York’ta tek başına yaşayan askeri doktor Neville, gündüzleri virüse bağışıklık geliştiren başka canlıları ararken geceleri de canavarlara karşı savaşır... İnsansız ve terk edilmiş bir şehirde tek başına yaşamanın nasıl bir şey olduğunu çok iyi anlatan ilk bölümü için bile görülebilir.

 

Kaynak: http://www.filmlegez.com

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve fisiltihaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.