En Etkileyici 5 Psikolojik Deney
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
29.03.2018 - 09:56, Güncelleme:
30.06.2021 - 18:34
En Etkileyici 5 Psikolojik Deney
İnsan psikolojisini anlamak, insanların en çok önem verdiği konulardan biri belki de. Tarih boyunca insan psikolojisini anlamak adına birçok farklı deney yapıldı ancak bazıları hiç unutulmayacak veriler sundu ve çok tartışıldı…
Jane Elliott – Bölünmüş Bir Sınıf
Sadece beyazların yaşadığı bir kasabada 3. sınıf öğrencilerine öğretmenlik yapan Jane Elliott’un ünlü deneyi, Dr. Martin Luther King’in 1968’de öldürülmesiyle ortaya çıktı. Birkaç gün önce sınıfında King’i anlatan Jane Elliot, Martin Luther King’in öldürüldüğünü öğrendi ve öğrencilerinin soracağı soruları ön görerek bir plan yaptı. Onlara bir şekilde ırkçılığı, ön yargıları ve King’in ölüm sebebini anlatmalıydı.
Elliott, öncelikle sınıfını mavi gözlüler ve kahverengi gözlüler olarak iki gruba ayırdı. İlk gün mavi gözlü öğrencileri üstün grup olarak belirledi. Çeşitli bilimsel veriler uydurarak tüm sınıfı mavi gözlülerin daha zeki ve daha ayrıcalıklı olduğuna inandırdı. Mavi gözlü öğrencilere; daha fazla tenefüs zamanı, daha fazla yemek yiyebilme gibi haklar tanınacaktı. Kahverengi gözlüler ise ayırt edilebilmeleri için daha geniş yakalıklar takacak ve sınıfta en arka sıralarda oturacaktı. Mavi gözlüler daha zeki, başarılı ve güvenilirdi. Kahverengi gözlü öğrenciler ise tam tersi. Öğrencilerin davranışları kısa bir sürede büyük ölçüde değişti. Mavi gözlü öğrenciler kendilerini üstün görerek kahverengi gözlü öğrencilere zorbalık yapmaya başladılar. Üstelik kendilerini üstün gördükleri için dersteki ve sınavlardaki verimleri ve başarıları da artmıştı. Kahverengi gözlü öğrenciler ise tam tersi daha mutsuz ve daha başarısız olmaya başlamışlardı. Bir sonraki gün ise Jane Elliott rolleri değiştirdi. Artık mavi gözlü öğrenciler azınlık durumundaydı. Roller değişince bir önceki gün aynı şeyi yaşayan kahverengi gözlü öğrenciler mavi gözlü arkadaşlarına fazla zorbalık yapmadılar. Çünkü aynı şeyleri kendileri de yaşamıştı. Öğretmenleri her şeyin bir deney olduğunu, mavi ve kahverengi gözlü olmanın bir ayrıcalık olmadığını, ırkçılığında aynen böyle bir şey olduğunu anlatınca öğrenciler birbirlerine sarıldılar, hepsi rahatlamıştı.
Jane Elliott, bu deneyin gazetede yer almasının ardından birçok televizyon programına katıldı. Ömrünü bu deneyi devam ettirmeye adadı. Çalıştığı okula eyalet 1 milyon dolar fon yatırımı yapmaya karar verdi.
Dr. Solomon Asch – Uyum Deneyi
Uyum deneyi, Polonya asıllı ABD’li sosyal psikolog Solomon Asch’in yaptığı ve verdiğimiz kararlarda çevrenin etkisi ve baskısını çok iyi açıklayan bir deney. “Asch deneyi” olarak da bilinmektedir.
Deneyde, bir grup üniversite öğrencisi ve önceden belirlenmiş aktör grup yer alıyor. Deneye katılacak olan üniversite öğrencilerine bir görüş testine girecekleri söyleniyor. Bir masa etrafında toplanan gruba öncelikle farklı boyutlarda 3 çizginin bulunduğu bir resim gösteriliyor. Daha sonra başka bir referans çizgi gösteriliyor ve referans çizgiyi ilk resimdeki 3 çizgi arasından bulmaları isteniyor. Bu sorular birkaç etap boyunca soruluyor. Başlarda doğru cevap veren aktör grup yanlış cevap vermeye başlıyor. Deneyden haberi olmayan katılımcı ise doğru cevabı gayet açık bir şekilde gördüğü ve bildiği halde gruba uymak adına yanlış cevabı veriyor.
Araştırma sonucuna göre deneye katılanların yüzde 76’sı yanlış cevabı veriyor. Deney, grup içerisinde uyum davranışını kapsamlı bir şekilde irdeliyor ve oldukça çarpıcı sonuçlar çıkarıyor ortaya.
Dr. Alburt Bandura – Bobo Doll (Hacıyatmaz) Deneyi
1960’lı yıllarda genetik, çevresel ve sosyal faktörlerin çocuğun gelişimini ve öğrenme sürecini nasıl etkilediği sıkça tartışılıyordu. Alburt Bandura ise çocukların davranışlarının genetik faktörlerden ziyade sosyal taklitçiliğe dayandığını düşünüyordu. Bunu kanıtlamak için ise Bobo Doll Deneyi’ni gerçekleştirdi.
Deneyde hacıyatmaz olarak bilinen oyuncak kullanıldı. Deneye katılan çocuklar 3 gruba ayrıldı. İlk gruba, oyuncağa agresif davranışlar sergileyip zarar veren yetişkinlerin, ikinci gruba oyuncağa sevgi gösteren ve iyi davranan yetişkinlerin videosu izletildi. Üçüncü grup ise kontrol grubuydu, herhangi bir şey izlemediler. Çocuklar oyuncağın bulunduğu odaya gönderildiğinde ise izledikleri videolarla aynı davranışları sergilediler. Saldırgan davranış sergileyen yetişkinleri izleyen erkek çocukların, erkek yetişkinleri daha fazla rol model olarak aldığı gözlemlendi. Kızlarda da yine aynı sonuçlar çıktı. Bu da çocukların kendi cinsiyetinden olan yetişkinleri daha fazla örnek aldığını ortaya çıkardı.
Elizabeth Loftus ve John Palmer – Araba Kazası Deneyi (Reconstruction of automobile destruction)
Deneyin amacı insanların bilgileri beyinlerinde nasıl tuttuğu, anıların ne kadar aldatıcı olabileceği ve sorulan soruların anıları ve hatırlanan bilgileri ne ölçüde etkileyebileceğini görmekti.
Katılımcılara bir araba kazası görüntüsü izletildi ve olay yerinde bir görgü tanığıymış gibi olayı anlatmaları istendi. Katılımcılar iki gruba ayrıldı. Gruplara filler değiştirilerek aynı sorular soruldu. Örneğin bir gruba “Arabaların parçalanma sırasındaki hızı neydi?” sorusu sorulurken diğer gruba “Arabaların çarpışma sırasındaki hızı neydi?” sorusu soruldu. Yani aynı cevabın beklendiği sorular farklı etkiler yaratan fiillerle sorulmuştu. Sorular karşısında katılımcıların farklı cevaplar verdiği görüldü. Yani, soruların soruluş biçimi katılımcıların anılarını ve sonuç olarak cevaplarını etkiliyordu. Deney sayesinde belleğin sorgulama teknikleriyle kolay manipüle edilebileceği anlaşıldı.
Leon Festinger ve James Carlsmith – Bilişsel Uyumsuzluk Deneyi
Deneyin amacı çelişen tutum, inanç ve davranışlar karşısında insanların dengeyi sağlamak için verdiği tepkileri incelemekti. Rahatsızlık ve çelişki yaratan durumda çelişkiyi en aza indirmek, ortadan kaldırmak ya da yeniden dengeyi kurmak için neler yapılabileceği görülmek istenmişti.
Öncelikle katılımcılar teker teker bir odaya alındı ve yaklaşık 1 saat sürecek oldukça sıkıcı görevleri tamamlamaları istendi. Tüm katılımcılar bu görevleri yaparken çok sıkılıştı. Çıkarken onlardan dışarıda bekleyen diğer katılımcıya, deneyin oldukça eğlenceli olduğunu söylemeleri istendi. Bunu yapmaları karşılığında bazı katılımcılara 1 dolar verilirken bazılarına 20 dolar verildi. Hepsi, çıktıktan sonra bekleyen kişiyi deneyin eğlenceli olduğuna inandırdı. Gitmeden önce 1 dolar ve 20 dolar verilen katılımcılara deneyin eğlenceli olup olmadığı soruldu. 20 dolar verenler sıkıcı olduğunu söylerken 1 dolar verenler deneyin eğlenceli olduğunu söylüyordu.
Deney sonucunda, sadece 1 dolar alan katılımcılar başka birini ikna etmek için 1 doların yeterli olmadığını düşündükleri için uyumsuzluk yaşadılar. 1 dolar karşılığında bunu yapmak mantıklı olmadığı için kendilerini deneyin eğlenceli olduğuna inandırdılar. 20 dolar alanlar ise aldıkları parayı yalan söylemeri için tatmin edici buldu ve aslında hiç eğlenmediklerini rahatça söyleyebildiler. Yani aslında bilişsel uyumsuzluk yaşadığımız durumlar karşısında davranışları değiştiremiyorsak tutumları değiştiriyoruz.
İnsan psikolojisini anlamak, insanların en çok önem verdiği konulardan biri belki de. Tarih boyunca insan psikolojisini anlamak adına birçok farklı deney yapıldı ancak bazıları hiç unutulmayacak veriler sundu ve çok tartışıldı…
Jane Elliott – Bölünmüş Bir Sınıf
Sadece beyazların yaşadığı bir kasabada 3. sınıf öğrencilerine öğretmenlik yapan Jane Elliott’un ünlü deneyi, Dr. Martin Luther King’in 1968’de öldürülmesiyle ortaya çıktı. Birkaç gün önce sınıfında King’i anlatan Jane Elliot, Martin Luther King’in öldürüldüğünü öğrendi ve öğrencilerinin soracağı soruları ön görerek bir plan yaptı. Onlara bir şekilde ırkçılığı, ön yargıları ve King’in ölüm sebebini anlatmalıydı.
Elliott, öncelikle sınıfını mavi gözlüler ve kahverengi gözlüler olarak iki gruba ayırdı. İlk gün mavi gözlü öğrencileri üstün grup olarak belirledi. Çeşitli bilimsel veriler uydurarak tüm sınıfı mavi gözlülerin daha zeki ve daha ayrıcalıklı olduğuna inandırdı. Mavi gözlü öğrencilere; daha fazla tenefüs zamanı, daha fazla yemek yiyebilme gibi haklar tanınacaktı. Kahverengi gözlüler ise ayırt edilebilmeleri için daha geniş yakalıklar takacak ve sınıfta en arka sıralarda oturacaktı. Mavi gözlüler daha zeki, başarılı ve güvenilirdi. Kahverengi gözlü öğrenciler ise tam tersi. Öğrencilerin davranışları kısa bir sürede büyük ölçüde değişti. Mavi gözlü öğrenciler kendilerini üstün görerek kahverengi gözlü öğrencilere zorbalık yapmaya başladılar. Üstelik kendilerini üstün gördükleri için dersteki ve sınavlardaki verimleri ve başarıları da artmıştı. Kahverengi gözlü öğrenciler ise tam tersi daha mutsuz ve daha başarısız olmaya başlamışlardı. Bir sonraki gün ise Jane Elliott rolleri değiştirdi. Artık mavi gözlü öğrenciler azınlık durumundaydı. Roller değişince bir önceki gün aynı şeyi yaşayan kahverengi gözlü öğrenciler mavi gözlü arkadaşlarına fazla zorbalık yapmadılar. Çünkü aynı şeyleri kendileri de yaşamıştı. Öğretmenleri her şeyin bir deney olduğunu, mavi ve kahverengi gözlü olmanın bir ayrıcalık olmadığını, ırkçılığında aynen böyle bir şey olduğunu anlatınca öğrenciler birbirlerine sarıldılar, hepsi rahatlamıştı.
Jane Elliott, bu deneyin gazetede yer almasının ardından birçok televizyon programına katıldı. Ömrünü bu deneyi devam ettirmeye adadı. Çalıştığı okula eyalet 1 milyon dolar fon yatırımı yapmaya karar verdi.
Dr. Solomon Asch – Uyum Deneyi
Uyum deneyi, Polonya asıllı ABD’li sosyal psikolog Solomon Asch’in yaptığı ve verdiğimiz kararlarda çevrenin etkisi ve baskısını çok iyi açıklayan bir deney. “Asch deneyi” olarak da bilinmektedir.
Deneyde, bir grup üniversite öğrencisi ve önceden belirlenmiş aktör grup yer alıyor. Deneye katılacak olan üniversite öğrencilerine bir görüş testine girecekleri söyleniyor. Bir masa etrafında toplanan gruba öncelikle farklı boyutlarda 3 çizginin bulunduğu bir resim gösteriliyor. Daha sonra başka bir referans çizgi gösteriliyor ve referans çizgiyi ilk resimdeki 3 çizgi arasından bulmaları isteniyor. Bu sorular birkaç etap boyunca soruluyor. Başlarda doğru cevap veren aktör grup yanlış cevap vermeye başlıyor. Deneyden haberi olmayan katılımcı ise doğru cevabı gayet açık bir şekilde gördüğü ve bildiği halde gruba uymak adına yanlış cevabı veriyor.
Araştırma sonucuna göre deneye katılanların yüzde 76’sı yanlış cevabı veriyor. Deney, grup içerisinde uyum davranışını kapsamlı bir şekilde irdeliyor ve oldukça çarpıcı sonuçlar çıkarıyor ortaya.
Dr. Alburt Bandura – Bobo Doll (Hacıyatmaz) Deneyi
1960’lı yıllarda genetik, çevresel ve sosyal faktörlerin çocuğun gelişimini ve öğrenme sürecini nasıl etkilediği sıkça tartışılıyordu. Alburt Bandura ise çocukların davranışlarının genetik faktörlerden ziyade sosyal taklitçiliğe dayandığını düşünüyordu. Bunu kanıtlamak için ise Bobo Doll Deneyi’ni gerçekleştirdi.
Deneyde hacıyatmaz olarak bilinen oyuncak kullanıldı. Deneye katılan çocuklar 3 gruba ayrıldı. İlk gruba, oyuncağa agresif davranışlar sergileyip zarar veren yetişkinlerin, ikinci gruba oyuncağa sevgi gösteren ve iyi davranan yetişkinlerin videosu izletildi. Üçüncü grup ise kontrol grubuydu, herhangi bir şey izlemediler. Çocuklar oyuncağın bulunduğu odaya gönderildiğinde ise izledikleri videolarla aynı davranışları sergilediler. Saldırgan davranış sergileyen yetişkinleri izleyen erkek çocukların, erkek yetişkinleri daha fazla rol model olarak aldığı gözlemlendi. Kızlarda da yine aynı sonuçlar çıktı. Bu da çocukların kendi cinsiyetinden olan yetişkinleri daha fazla örnek aldığını ortaya çıkardı.
Elizabeth Loftus ve John Palmer – Araba Kazası Deneyi (Reconstruction of automobile destruction)
Deneyin amacı insanların bilgileri beyinlerinde nasıl tuttuğu, anıların ne kadar aldatıcı olabileceği ve sorulan soruların anıları ve hatırlanan bilgileri ne ölçüde etkileyebileceğini görmekti.
Katılımcılara bir araba kazası görüntüsü izletildi ve olay yerinde bir görgü tanığıymış gibi olayı anlatmaları istendi. Katılımcılar iki gruba ayrıldı. Gruplara filler değiştirilerek aynı sorular soruldu. Örneğin bir gruba “Arabaların parçalanma sırasındaki hızı neydi?” sorusu sorulurken diğer gruba “Arabaların çarpışma sırasındaki hızı neydi?” sorusu soruldu. Yani aynı cevabın beklendiği sorular farklı etkiler yaratan fiillerle sorulmuştu. Sorular karşısında katılımcıların farklı cevaplar verdiği görüldü. Yani, soruların soruluş biçimi katılımcıların anılarını ve sonuç olarak cevaplarını etkiliyordu. Deney sayesinde belleğin sorgulama teknikleriyle kolay manipüle edilebileceği anlaşıldı.
Leon Festinger ve James Carlsmith – Bilişsel Uyumsuzluk Deneyi
Deneyin amacı çelişen tutum, inanç ve davranışlar karşısında insanların dengeyi sağlamak için verdiği tepkileri incelemekti. Rahatsızlık ve çelişki yaratan durumda çelişkiyi en aza indirmek, ortadan kaldırmak ya da yeniden dengeyi kurmak için neler yapılabileceği görülmek istenmişti.
Öncelikle katılımcılar teker teker bir odaya alındı ve yaklaşık 1 saat sürecek oldukça sıkıcı görevleri tamamlamaları istendi. Tüm katılımcılar bu görevleri yaparken çok sıkılıştı. Çıkarken onlardan dışarıda bekleyen diğer katılımcıya, deneyin oldukça eğlenceli olduğunu söylemeleri istendi. Bunu yapmaları karşılığında bazı katılımcılara 1 dolar verilirken bazılarına 20 dolar verildi. Hepsi, çıktıktan sonra bekleyen kişiyi deneyin eğlenceli olduğuna inandırdı. Gitmeden önce 1 dolar ve 20 dolar verilen katılımcılara deneyin eğlenceli olup olmadığı soruldu. 20 dolar verenler sıkıcı olduğunu söylerken 1 dolar verenler deneyin eğlenceli olduğunu söylüyordu.
Deney sonucunda, sadece 1 dolar alan katılımcılar başka birini ikna etmek için 1 doların yeterli olmadığını düşündükleri için uyumsuzluk yaşadılar. 1 dolar karşılığında bunu yapmak mantıklı olmadığı için kendilerini deneyin eğlenceli olduğuna inandırdılar. 20 dolar alanlar ise aldıkları parayı yalan söylemeri için tatmin edici buldu ve aslında hiç eğlenmediklerini rahatça söyleyebildiler. Yani aslında bilişsel uyumsuzluk yaşadığımız durumlar karşısında davranışları değiştiremiyorsak tutumları değiştiriyoruz.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.