Yerli ve milli olmak!

Kazma ve kürekle yalın ayakla kovduğumuz kişilerin ürettiklerine dört elle sarılır hale geldik. Geçmişte bunları topraklarımızdan kovduk sonra ne yaptık peki? Evimizin en mahrem yerlerine güle oynaya konuşlandırdık. Yediğimize içtiğimize, giyinmemize, özel hayatımıza, neyi alıp neyi almamamız gerektiğine kadar hep onlar karar verir hale geldi.

 

Bizler ise evimize, arabamıza, iş yerimize astığımız ve sosyal medya hesaplarından paylaştığımız bayraklarla birbirimize millilik taslamaktan öteye gidemiyoruz. Elin adamı endüstri dört sıfır diyor, biz ise bir cinnet geçirmek her şeyi değiştirir diye caka satıyoruz. 

 

Yerli ve milli olmaktan, Türk olmaktan hep gurur duyuyoruz ama İsviçre medeni kanununa göre evleniyoruz, Alman ceza yargılarına göre yargılanıyoruz, Fransız idari hukukuna göre idare ediliyoruz ve İslam hukukuna göre gömülüyoruz!

 

Bunun neresi yerlilik, neresi millilik?

Yerli ve millilik, başkalarının taklitçisi değil, kendin olmak, kendi kültürünün temsilcisi olmak anlamına geliyordu değil mi?

Yerli ve milli olmak için kendi halkına ve değerlerine yabancılaşmamak, kişisel çıkarları, milletin çıkarlarının önüne koymamak gerekiyor.

 

Ama maalesef kahpe içeride olduğu için kapılar kilit tutmuyor! Hep birileri birilerine satılıyor. Bu ülkede yerli ve milli çalışmalar unutulmamalı, bu çalışmalara değerverilip sahip çıkılmalı.İlk uçağı yapan Vecihi Hürkuş gibi başarı cezalandırılmamalıdır. Vecihi Hürkuş demişken onun hakkında bir şeyler söylemezsek kalbimiz kurur!

 

Vecihi Hürkuş, I. Dünya Savaşı'na katıldı. Yaralanınca İstanbul'a döndü. Yeşilköy'de  Tayyare Mektebi'ne girerek pilot olarak mezun oldu. Uçak düşüren ilk Türk tayyarecisi oldu. Savaşta Ruslara esir düştü, onların elinden yüzerek kaçmayı başardı.  1923'te ganimet olarak Yunanlardan ele geçen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağını imal etti.  28 Ocak 1925'te “VECİHİ K-VI”adını verdiği uçağını uçurur ancak ödül yerine ceza alır. Ceza almasının nedeni ise havacılıktan anlayan kimsenin bulunmamasıdır. İzin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştır.

 

1937 yılında Türk Hava Kurumu, Hürkuş'u mühendislik eğitimi alması için, Almanya'daki mühendislik okuluna gönderdi. 1939 yılında mezun olarak ülkesine döndü ama iki yılda mühendis olunmasının imkânsızlığı gerekçesiyle uçak mühendisi ruhsatı verilmedi.1954 yılında ilk sivil havayolu şirketi olan Hürkuş Hava Yolları'nı kurmuştur ancak; kazalar, kaçırılmalar ve sabotajlar gibi sebeplerle şirket uçuştan men edilmiştir.

 

Bizler güzel çalışmalara imza atıyoruz ama maalesef hep birileri tarafındanbir şekilde cezalandırılıyoruz! Birilerinden şamar yemek bizim kaderimiz olmaktan ne zaman çıkacak?