Türk sinemasının en iyi roman uyarlamaları

Üç Tekerlekli Bisiklet 1962

 

1960’lar Türk sinemasının, toplumsal gerçekçi filmlere yöneldiği bir dönemdi. Gerçekçi tarzıyla Orhan Kemal kuşkusuz o dönemin sinemacılarının ilham kaynaklarından biriydi. Yazarın “Sokakların Çocuğu” adlı romanından Vedat Türkali tarafından sinemaya uyarlanan film, 6 yaşındaki çocuğunu tek başına büyüten Hacer (Sezer Sezin) ile bir cinayet işledikten sonra Hacer’in evine sığınan bir yabancının (Ayhan Işık) yakınlaşma öyküsünü anlatır. Filmin başarısında özenli anlatım kadar öykünün sağlamlığının da katkısı vardır.

 

Bereketli Topraklar Üzerinde 1980

 

Orhan Kemal’in en önemli eserlerinden biri olan “Bereketli Topraklar Üzerinde”, Türkiye’nin değişik bölgelerinden ekmek parası için Çukurova’ya gelen tarım işçilerinin hayatından bir kesit sunar. Yaşanmışlıklara, gerçek insanlara dayanan roman, yoksulluk ve sömürü kadar umudu da anlatır. Yönetmen Erden Kıral; Mahmut Tali Öngören ve Tuncel Kurtiz’le yazdığı senaryoda gözlem gücüne dayalı, bol karakterli romanı, etkili ve çarpıcı bir sinemayla perdeye aktarır. Sonuç, Türk sinema tarihinin en iyi filmlerinden biridir.

 

Hakkâri’de Bir Mevsim 1984

 

Askerliğini Doğu’da köy öğretmeni olarak yapan ünlü yazar Ferit Edgü’nün, yaşadıklarından esinlenerek kaleme aldığı “O” adlı roman, Türk edebiyatındaki diğer kırsal kesim eserlerinden farklıdır. Film Hakkâri’nin bir köyünde geçip giden günleri, insan dramlarını ve kültürel zenginliği şehirli bir aydının gözünden, sakin, duru bir sinemayla aktarır. Başarıda Onat Kutlar’ın senaryosunun da büyük payı vardır.

 

Anayurt Oteli 1987

 

Az sayıda eserle Türkçe edebiyatı derinden etkileyen yazarlardan biri olan Yusuf Atılgan’ın “Anayurt Oteli” adlı romanı, başyapıt olarak kabul edilir. Ömer Kavur’un sinemaya uyarlayıp yönettiği film de Türk sinema tarihinin en iyi yapıtlarından biridir. Film, otel katibi Zebercet’in gündelik iş rutininden çıkıp ağır ağır şiddete ve çılgınlığa doğru sürüklenişini anlatır. Otel, kasaba ve çevresindeki insanlar, Zebercet’in bilinçdışı bir aynası gibidir. Edebiyatla sinemanın en çarpıcı buluşmalarından biri.

 

Karartma Geceleri 1990

 

Rıfat Ilgaz’ın kendi yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı “Karartma Geceleri”, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına, baskıcı tek parti iktidarının yaşandığı yıllara götürür bizi. Bu dönemde kendi halinde bir öğretmen, sol görüşleri nedeniyle gözaltına alınır, ünlü Sansaryan Hanı’nda işkence görür. Yusuf Kurçenli, slogancılığa düşmeden, duygu sömürüsüne kapılmadan sade anlatımıyla, dönemi ustalıkla yansıtırken genç kuşaklara anlamlı bir tarih dersi de veriyor.

 

Ağır Roman 1997

 

Metin Kaçan’ın yayımlandığında büyük ilgi gören eseri “Ağır Roman”, şehrin kenar mahallelerinde yaşayan insanların hayatına içeriden, gerçekçi bir bakış getirirken, okurları adeta sarhoş eden dil kullanımıyla da ilgi görmüştü. Altıoklar’ın Metin Kaçan’la birlikte yazdığı senaryo, romanın enerjisini, atmosferini sinemaya taşımakta başarılı oldu. Kolera Sokağı’nı yer yer gerçeküstü bir sahneye dönüştüren ve müziğiyle de öne çıkan film, otomobil tamircisi Salih’in fahişe Tina’ya olan aşkını ve mahalleyi haraca kesen kabadayıya karşı verdiği mücadeleyi anlatır.

 

Salkım Hanımın Taneleri 1999

 

1940’lı yıllarda azınlıklara uygulanan Varlık Vergisi, devlet eliyle yürütülen acımasız bir tasfiye operasyonuydu. Vergiyi ödemeye gücü yetmeyenlerin Aşkale’ye sürgüne gönderilmesi ise bir başka utanç tablosuydu. Yılmaz Karakoyunlu’nun tüm bu olayların yarattığı trajik sonuçları ele alan romanı, Etyen Mahçupyan ile Tamer Baran tarafından birçok karakterin yer aldığı tarihi bir melodrama dönüştürüldü. Film sermayenin el değiştirme sürecini ve toplumun ikiyüzlülüğünü güçlü insan dramlarıyla birleştirmekte başarılıydı.

 

Abdülhamit Düşerken 2003

 

Türk edebiyatının geç keşfedilen yazarlarından Nahid Sırrı Örik, “Abdülhamit Düşerken”de 33 yıllık bir iktidarın son dönemine götürür bizi. Ziya Öztan, senaryosunu da yazdığı TRT yapımı filmde, dönemin toplumsal - siyasi derinliğini tempolu bir sinema dili ve iyi çizilmiş sağlam karakterlerle anlatıyor. Hikâyenin merkezinde ise Lady Macbeth’i hatırlatan ihtiraslı paşa kızı Nimet ve Anadolu çocuğu İttihatçı Şefik Binbaşı yer alıyor. Türk sinemasının en iyi tarihi dramlarından biri.

 

Bizim Büyük Çaresizliğimiz 2011

 

Hayatını çok genç bir yaşta, en verimli olduğu dönemde kaybeden Seyfi Teoman’ı asla unutturmayacak bir film. İlk filmi “Tatil Kitabı”yla sinemamıza taze bir soluk getiren Teoman, ikinci filminde dikkatlerimizi çağdaş Türkçe edebiyatın Barış Bıçakçı imzalı farklı bir romanına çekmişti. Aynı evde yaşayan, iyi eğitimli, titiz ve tertipli iki yakın arkadaşın aynı kıza âşık olmasını anlatan film, bastırılan duygular üzerinden Türkiye’deki erkeklik hallerinin değişen ve sabit kalan kodlarını yansıtıyordu

 

Yeraltı 2012

 

Demirkubuz, Rus yazar Dostoyevski’nin 1864 tarihli “Yeraltından Notlar”ını günümüz Ankara’sına taşırken romanın olay örgüsüne değil, özündeki düşüncelere sadık kaldı. İnsanların ve ilişkilerin sahteliğinden bunalıp kendi dünyasına kaçmaya karar veren bir adamın filmi bu. Demirkubuz seyirciyi diyaloglar aracılığıyla düşünmeye davet eden, meselesini açık kalplilikle ortaya koyan “Yeraltı” ile sinema tarihindeki en tuhaf Dostoyevski uyarlamalarından birine imza attı.