Eskiden civa klorür, frengi tedavisi için kullanılıyordu. Aynı zamanda içinde civa bulunan bazı hap ve şuruplar da, 19. yüzyılda depresyon, hamile kalamama ve diş ağrısı tedavisinde kullanılıyordu. Bugün pek çoğumuz cıvanın insanlar için son derece toksik olduğunu biliyoruz. Ancak, bu elementin bir çok sağlık sorunu için geniş bir yelpazede etkili bir ilaç olduğu düşünülüyordu. Antik Yunanlılar ve Persler hastalara cıva içiriyor ya da vücutlarına merhem gibi bu sıvı metali sürdürüyorlardı. Antik Çin’de ise canlılığı arttırdığı ve uzun ömür sağlayacağı inancıyla cıva bileşikleri kullanılmaktaydı. 19. yüzyılın sonuna kadar, cıva aynı zamanda frengi gibi cinsel yolla bulaşan hastalıkları tedavi etmek için de kullanılmıştır. Bu dönemlerde bir çok hasta cıva zehirlenmesi nedeniyle öldü.

İnsanlık tarihinin en tartışmalı tıbbi uygulamalarından biri olsa da, bu tedavi yöntemi mucidine Nobel Ödülü kazandırmıştır. Şizofreni, anksiyete ve depresyon gibi sorunların tedavisi için kullanılan bu tedavi yöntemi 1930’lara kadar oldukça popüler bir yöntemdi. 1950’lere kadar aşamalı olarak durdurulan bu tedavi yöntemi uygulandığı süre boyunca 70.000′ den fazla hasta üzerinde uygulanmıştır. “Lobektomi” denilen benzer bir prosedür epilepsi vakalarını tedavi etmek için günümüzde uygulanmaktadır.

Viktorya döneminde kiloları en hızlı şekilde verme isteği yüzünden her şeyi deneyen o dönemin insanları arsenik barından hapları bile içmişlerdir. Çok küçük bir grup olmasına rağmen insanlar ne tükettiklerinin farkında değildi çünkü ilaçların üzerinde içeriği yazmıyordu. Sonuç olarak birçok insan bu sebepten hayatını kaybetti. Arsenik, Viktorya döneminin garip kilo verme yöntemlerinden sadece biri. Diğer yöntemlerin arasında sabun ve zararlı domuz yağı tüketimi de var. Günümüzde dahi internette satılan zayıflama çaylarıyla insanlar hayatlarını kaybederken bu durum çokta şaşırtıcı olmasa gerek.

Bu tedavi yönteminde doktorlar hastaların kafasında bir delik açıyor, böylece epilepsi ve tüm akıl hastalıklarının tedavi edilebileceği düşünülüyordu. Bu tedavi yöntemi neolitik dönemlerden itibaren insanlık tarafından kullanıldı.

Fotoğraftaki adam hamağa yatmayı bilmeyen bir beceriksiz değil. Ne yazık ki, skolyoz için çok yanlış şekilde tedavi görmekte. Zira eskiden, omurganın yamuk olması sonucu ortaya çıkan skolyoz hastalığını tedavi etmek için, hastalar kolundan ve bacaklarından tavana asılıyordu.

Herpes, artrit ve romatizma gibi hastalıkları tedavi etmek için yüzlerce yıldır arı zehri kullanılmakta. Antik doktorlar bal arılarının hastayı ağız ve burunlarına yakın bölgelerden sokmalarını sağlayarak, hastalıklarını iyileştireceklerine inanmaktaydı. Ancak bu tedavi yönteminin geçerliliğini destekleyen herhangi bir bulgu henüz bulunamamıştır.

Fotoğraftaki kişi, Birinci Dünya Savaşı sırasında yaralanan bir asker. Derisinin bir kısmı burnuna dikilmiş durumda. Böylece derinin canlı kalması ve kan akışını kesilmemesi sağlanıyor. Bu yöntem bugün kullanılan deri nakil işlemlerine önayak olmuştur.

Pek çok eski medeniyet, idrar içmenin cilde iyi geldiği ve alerjileri iyileştirdiğini düşünürdü. Romalılar dişlerini beyazlatmak için bile idrarı kullanmaktaydı. Fotoğraftaki beyefendi ise, meditasyon yapmasını kolaylaştırdığını düşündüğünden idrar içmekte.

Feci şekilde bağımlılık yaptığı ve vücudu gün be gün tükettiği bilinmezken, eroin ameliyatlarda anestetik olarak kullanılmaktaydı. Aynı zamanda dişi ağrıyan çocuklara da damlalar halinde kokain verilmekteydi.