Şurup Değil, Grupçuklar!

Bu eylemleri de kimi zaman başarılı olmuş kimi zaman ise hüsranla sonuçlanmıştır. Tarihimizden birkaç örnek verecek olursak Menemen Olayı, Şeyh Said İsyanı, Nasturi Ayaklanması, Koçgiri İsyanı ve çeşitli dönemlerdeki darbeler ve darbe girişimleri, Sağ-Sol Olayları, Alevi- Sünni Çatışması, Kürt-Türk Olayları bu ülkenin ekmeğini yiyip, suyunu içen kişiler tarafından yapılmış ve büyük zararlar görmemize neden olmuştur. 

***

Ülkenin güçlenmesini isteyen kişiler her zaman bir oyun içerisinde olmuş ve malumunuz olmaya da devam ediyor. Buna rağmen bizler bireysel olarak birilerinin kuklası olmayı çok sevmiş olmalıyız ki yanlış da olsa tek başımıza bir şeyler yapamıyoruz. İllaki birileri bir şeyler yapmalı bizler de ona bakarak devam etmeliyiz veya birilerinin emirlerini kendi eylemimiz gibi anlatmalıyız. Bu öz güven eksikliğimizden dolayı her zaman için sömürülmeye uygun pozisyondayız.

Birlikte hareket etme yerine bireysel hareketi seviyoruz. Ben yerine biz demeyi öğrenemediğimiz gibi çıkarlarımız doğrultusunda önümüze kim gelirse gelsin ezip geçmeyi zafermiş gibi görüyoruz. Bu yüzdendir ki her yerde olduğu gibi şehrimizde de minik minik çıkar grupçukları oluştuğunu gözlemliyoruz.

Bu çıkar grupçuklarıyla da zaman zaman hayatımızın her alanında karşılaşıyoruz. Bazen işçi alımlarında bazen ihalelerde bazen siyasi partilerde bazen işçinin emeği sömürülürken karşımıza çıkıyor. Ve bazen bizi öyle en masum halimizle yakalıyor ki; gülümsemekten başka bir şey yapamıyoruz.

 Zaman zaman sinirlenip salvolar atsak da elimizden küfür etmekten başka bir şey gelmiyor.  Bu grupçuklara dahil olamadığımız için ise yalnızlaşıyoruz, ötekileştiriliyoruz, umutsuzlaştırılıp yok olmaya mahkûm ediliyoruz. Birilerinin de haktan, hukuktan, adaletten bahsettiğini duyduğumuzda ise bize bir gülme geliyor, krizlere giriyoruz.