Bazen, kendimizi iyi hissetmek için bazı şeylere tutunma ihtiyacı hissederiz. Devam etmemizi sağlayacak, bize ivme kazandıracak bir şeye inanmak, bazen pedala basıp ilerleyebilmemiz için gerekli olan tek şeydir.
Sovyetlerin ve Nazilerin etkisinde zor zamanlar geçirmiş ama bu zamanları başarılı bir şekilde atlatmış Finliler, bunun için bir felsefe oluşturmuşlar: Sisu. Vikinglerin zorlu koşullara karşı direncinden gelen bu kelime, “Çoğu insanın pes ettiği noktadan sonra bile, kazanmak için cesur, azimli ve kararlı bir şekilde savaşmaya devam etmek” anlamına gelmektedir.
İşleriniz durma noktasına yaklaştığında, dibe vurmuş gibi hissettiğinizde, şınav çekerken tam o kollarınızın titremeye başladığı anda, hafta sonu bittiğinde bile Sisu anına giriyorsunuz: Savaş zamanı!
1) Derin bir nefes alın.
Dibe vurduğunuzu, tükendiğinizi hissettiğiniz anda, yeniden yükselmek için şarj olmaya başlayacaksınız. Bunun için, öncelikle derin bir nefes alın. Zorlandığınız her noktada derin bir nefes almak iyi gelecektir. Vücudunuzda gezinen oksijen, sizi dinçleştirecek, güçlendirecektir.
2) Odaklanın.
Odaklanabilmek için, tam o anda, bulunduğunuz noktayı düşünün. Kararlı olun ve direnebileceğinizi kendinize ispatlayın. Sisu anınıza odaklanın, gücünüzün farkına varın.
Haruki Murakami diyor ki:
“Odaklanma yetisinden yoksun bir yaşam, gözler açıkken hiç bir şey görememekten farksızdır.”
3) Harekete geçin.
Yapabileceğinizin farkına vardınız. Şimdi harekete geçme zamanı. Zirveye birkaç adım kaldı ve son bir çaba, son bir atılım sizi zirveye ulaştıracak. Bir işaret beklemenize gerek yok, atılın.
“Her sabah Afrika’da bir ceylan uyanır; en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa ölecektir. Her sabah Afrika’da bir aslan uyanır; en yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır. Aslan ya da ceylan olmanız fark etmez, güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur!”
– Afrika Atasözü