Şehirlerde Yaşamak Psikolojileri Bozuyor!

Geçtiğimiz hafta yayınlanan bir araştırma, 12 yaşından beridir düzenli test yaptıkları 18 yaşındaki 2,063 ikiz kardeşin ruh sağlığı hakkında ilginç sonuçlar açıkladı. 1994 yılından beridir devam eden araştırma, İngiltere’de bulunan King’s College London’dan antropolog Helen Fisher ve ABD’de bulunan Duke Üniversitesi’nden psikolog Candice Odger tarafından ortak bir çalışma olarak gerçekleştirilmiş. Bu araştırma çocukların ailesinin gelir durumunu, ebeveynlerin eğitim seviyesini, daha önce nerede yaşadıkları gibi bir çok konuyu da ele alıyor. Araştırmaya göre şehirlerde özellikle daha fazla fakirlik ve eğitimsizlik olduğundan şizofreni için risk faktörleri artıyor. Aynı zamanda ailenin ruhsal sağlık geçmişi ve çocukların kullandığı ilaçlar da gençlerin ruhsal sağlığını etkileyen faktörler olarak kabul edilmiş. Bu faktörlerin hepsi göz önüne alındığında şehirlerde yaşayan gençlerin, kırsal alanlarda yaşayan gençlere göre ruhsal rahatsızlıklar geçirme riski %43 oranında daha fazla olduğu ortaya çıkmış. Bu araştırma türünün ilk örneği değil. 2005 yılında yapılmış başka bir araştırma “şehirlerde yaşamanın” şizofreni vakalarının ortak noktası olduğunu ortaya çıkarmıştı. İsveç ve Danimarka’da yapılan başka bir araştırma ise şehirlerde yaşanan süre uzadıkça, şizofreni riskinin de yükseldiğini öne sürmüştü. Ama sonuçları “şehirler bizi delirtiyor” diye yorumlamak yanlış olabilir. Kırsalda yaşayan ve psikolojik travma geçiren çoğu genç tedavi için şehirlere gönderiliyor. Bu durum rakamları şehirlerin aleyhine yükseltiyor olabilir. Bununla beraber asıl sorun şehirler olmayabilir. 2016 yılında İsveç’in Karolinska Enstitüsü tarafından 1,5 milyon kardeşi analiz eden başka bir araştırma, yaşanan bölgenin haricinde, şizofreniye yol açan genetik özelliklerin önemini ortaya koymuştu. Bu genetik durum insanların hayatını etkileyerek insanları şehirlerde daha çok bulunan ve sosyoekonomik olarak daha düşük seviyelerdeki ortamlara itebiliyor. Yani bu araştırmaya göre genetik özellikler asıl belirleyici özellikle olarak öne çıkıyor. O yüzden asıl soru şehir yaşamının bu genetik özelliklerin üstüne ruhsal hastalıklara yakalanma riskini ne kadar artırdığı. Bu faktörleri de göz önüne aldığı belirten Helen Fisher, bu durumda şehirlerde yaşayan çocukların ruhsal hastalıklara yakalanma riskinin %35 oranında daha fazla olacağını öne sürüyor. %35 gibi bir oran istatiksel anlamda çok büyük bir rakam olmasa da, özellikle şehirlerde yaşanan sosyal yalnızlık ve artan şiddet ve suç oranlarının bu farkı yaratan asıl faktöüler olduğu görülüyor. Kolombiya Üniversitesi’nde göçmenlerin şehirlere alışması konusunda benzer bir araştırma yapan Dr. Jeffrey Lieberman ise sosyal yalnızlık ve şiddet oranlarının azalması ile beraber bu oranın daha da düşeceğine inanıyor. Lieberman sosyal olarak kabul edici ve dengeli bir toplumun, özellikle şizofreni gibi hastalıkların ortaya çıkması konusunda azaltıcı bir etkisi olduğunu belirtiyor. Sonuçta şehirlerin genetik olarak ruhsal hastalık yaşama riski olanları özellikle şizofreni gibi vakalara ittiği bir olasılık olarak kabul edilse de, şehirleşmenin etkilediği sosyal yaşam kalitesini göz önüne aldığımızda “şehirler bizi delirtiyor” gibi bir cümle kurmak olası gözükmüyor. yesilist.com