Herkes bir kadın olarak ne yapıp yapmayacağımızı söylerken, biz de birkaç kitap önerelim dedik...
Bazı kitaplar vardır, son sayfayı da çevirdikten sonra dünyayı artık bambaşka bir yer haline getirirler... Özellikle kadınların hayatında böyle bir etki yaratma potansiyeli olan kitaplardan okuduklarımızı, en sevdiklerimizi derledik. Roman, araştırma veya ütopya, hiç fark etmez. Bu kitapları bir kadın olarak okuduğunuz için harika hissedeceksiniz.
Kovboy Kızlar da Hüzünlenir – Tom Robbins
Başparmakları doğuştan kocaman olan Sissy Hankshaw, inanılmaz otostop yeteneği ile ülkeyi bir uçtan bir uca katederken model olmaya karar verir, şahsına münhasır Kontes için çalışmaya başlar ve bu macerası da onu, Vahşi Batı’nın sadece kadınlar tarafından idare edilen tek çiftliği Rubber Rose’a götürür.
Modern yaşam, güzellik endüstrisi, genç bir kadın olarak yapabileceklerimizin kapasitesi ve evrenin bütünlüğüne mistik bir katkı. Bu kitapta hepsi var. 1993 yılında Gus van Sant tarafından sinemaya da uyarlanan hikaye, her kadının duyması gereken cinsten. Her biri masalsı bir özgürleşme hikayesi içeren Tom Robbins’in hkitapları aslında her kadın kütüphanesine lazım ama Kovboy Kızlar, daha çok Parfümün Dansı adlı romanı ile bildiğimiz Tom Robbins’e başlamak için de harika bir kitap.
Kovboy Kızlar da Hüzünlenir (Even Cowgirls Get The Blues) – Ayrıntı Yayınları
Karanlığın Sol Eli – Ursula K. LeGuin
Cinsiyet nedir? Dünyada iki tür değil de daha fazla insan cinsi olsaydı ne olurdu?
Peki ya hiç cinsiyet diye bir şey olmasaydı?
Karanlığın Sol Eli, Kış adlı bir gezegende geçen ütopik bir öykü. Bu her daim kışı yaşayan gezegenin sakinlerinin her biri çift cinsiyetli (androjen) ve toplum yapısında kadın erkek eşitliği, ataerkillik, cinsiyet özgürlüğü veya cinsiyet eşitsizliği gibi kavramlar söz konusu değil.
“Bir erkek erkekliğinin dikkate alınmasını ister, bir kadın kadınlığının takdir edilmesini ister, bu dikkat ve takdir ne kadar örtülü, ne kadar dolaylı olsa da. Kış'ta böyle bir şey olamaz. Bir insan sadece insan olarak dikkate alınır ve değerlendirilir, ürkütücü bir deneyim bu…”
Usta bilimkurgu ve fantastik edebiyat yazarı “Büyükanne” Ursula K. LeGuin’e Hugo ve Nebula ödüllerini kazandıran kitap, ‘cinsiyet olmasaydı’ sorusunu irdelerken, günümüzde hepimizi boğan standart toplumsal cinsiyet yanılgılarıyla ilgili soru işaretleriyle dolduruyor kafamızı.
Karanlığın Sol Eli (The Left Hand of Darkness) - Ayrıntı Yayınları
Kadınlık mı Annelik mi? – Elisabeth Badinter
1970’lerde doğum kontrolü ve özgürlük bilinciyle gerçekleşen ‘sessiz devrim’in, kadınların annelik-ev hanımlığı çerçevesinden sıyrılmasını sağladığı teziyle başlayan kitap, yakın tarihten örnekler vererek aile ve toplumsal cinsiyet standartlarının kadını nasıl kısıtladığına şahane bir ışık tutuyor.
Mutlak doğurabilme yeteneğini elinde tuttuğu halde, üstelik ekonomik özgürlüğünü de yavaştan kazanmaya başlamasına rağmen hala ataerkil baskının kadınları ve algımızı nasıl yönlendirebildiğini sorgulayan kitap, “kadının kariyeri annelik” diyenlere de detaylı bir cevap niteliğinde.
Kadınlık mı Annelik mi? (Le conflit. La femme et la mere) – İletişim Yayınları
Kadınlar Ülkesi – Charlotte Perkins Gilman
1915’de yayınlanan bu feminist ütopya sadece kadınların yaşadığı bir ülkeye düşen üç erkek ziyaretçinin gözlemlerini anlatır. Kadının kadını kemirdiğine dair genel görüşün tam aksine Gilman’ın Kadınlar Ülkesi’nde, kadınların kendi kendilerine, erkekler olmadan gayet medeni, rahat ve huzur içinde yaşadıkları bir dünyadır. Bu olmayan ülkedeki en baskın hissiyat ‘analık’tır… Toplum, sadece çocukların daha iyi bir geleceği olsun diye varlığını sürdürür. Hiç erkek olmayan bu dünyada üreme işini kadınlar kendi kendilerine halledebilir hale gelmişler ve cinsel güdülerini tamamen kaybetmişlerdir. Annelik ve kız kardeşlik temelleri üzerine kurulmuş, dolandırıcı politikacıları, çevreyi kirleten fabrikaları, nükleer bombaları, kıskançlık krizleri, sahiplenme gibi kavramların olmadığı sevgi, gelişme ve paylaşım ile süren bir hayatın hayalidir. Kitabın ‘ev’ kavramını yok etmiş olması gözden kaçırılmayacak bir nokta. Kitabın kahramanlarından Ellador ülkelerine gelmiş olan erkek ziyaretçilerden biriyle konuşurken şöyle bir cümle kurar mesela: “Bir erkeğin evini sevmesi için bütün gün burada oturmasına gerek yoksa, kadının oturmasına ne gerek var?” “Kadın o evde ne yapar sürekli?” Kadınlar ülkesi bir evin içinde dünyadan soyutlanmış şekilde baş başa yaşan bir anne çocuğun yerine bütün ülkeyi ev olarak benimseyen anne ve çocuklar topluluğunun yaşam alanıdır.
Kadınlar Ülkesi (Herland) – Otonom Yayınları
Kendine Ait Bir Oda – Virginia Woolf
Shakespeare’in kendisi kadar yetenekli bir kız kardeşi olsaydı, onun kadar meşhur olabilir miydi?
Virginia Woolf, bu en meşhur eserlerinden birinde kadın olmayı, erkek ol(a)mamayı ve toplumun kadınları birçok açıdan kısıtlamasının genel olarak tarihe etkisi kadar, özelde kadınlara ne yaptığını da sorguluyor.
Kendine Ait Bir Oda (A Room of One’s Own) – İletişim Yayınları
Kurtlarla Koşan Kadınlar – Clarissa Pinkola Estes
Hep duyduğumuz, bildiğimiz, sonunun nereye varacağından neredeyse emin olduğumuz masallar bize aslında ne anlatıyor? Ortak bilinçaltının ürünü olan masallar ve hikayelerden yola çıkarak kadınlığı, öze dönüşü anlatan Estes, Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabıyla bizi iç dünyamıza, yüzyıllar öncesine götürüyor ve daha kitabın ortalarına gelmeden içinizdeki Vahşi Kadın’a dokunmaya başlıyor bile.
Doğadan, kendi doğamızdan uzaklaşmamız, erkek egemen bir toplumda kadınlığımızı ve cinselliğimizi bastırmamız bize nelere mal oluyor, öz değerlerimizle yeniden nasıl bağlantı kurabiliriz, bir türlü içinden çıkamadığımız ama anlam vermekte de zorlandığımız genel geçer kadınlık sorunlarımızı nasıl analiz eder ve çözümleriz, hepsi bu kitapta. Kütüphanenin en görünür yerinde bulunsun. Sık sık açıp okumak isteyeceksiniz.
Kurtlarla Koşan Kadınlar: Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit ve Öyküler (Women Who Run With the Wolves) – Ayrıntı Yayınları
İnadına Canlı – Vandana Shiva
Hindistanlı yazar Vandana Shiva, ünlü bir ekolojist ve çevre aktivisti. “İnadına Canlı” kitabında da ekofeminist bakış açısıyla, tarım ve sanayi alanındaki gelişmelerin toplumsal cinsiyet algısıyla nasıl bağdaştırılabileceğini güncel konulardan örnekler vererek anlatıyor. Kadınları baskı altına alıp kontrol etmeye çalışan erkek egemen sistem; aynısını ormanlara, nehirlere yaptığında neler oluyor? Kadınlar ya da çevre aktivistleri olarak bu ilişkiyi kurduğumuzda daha nasıl faydalı olabiliriz? Kadın olmaya, kadınlığa ve toplumsal cinsiyet algısına farklı bir yerden bakmak için harika bir kitap.
İnadına Canlı: Kadınlar, Ekoloji ve Hayatta Kalma (Staying Alive: Women, Ecology and Development)– Sinek Sekiz Yayınları