Osmanlı döneminde farklı makamların, farklı ruhsal ve fiziksel etkileri olduğu biliniyor ve bu makamlar günün farklı zaman dilimlerinde hastalara dinletiliyordu.
Elimizin altındaki cep telefonu ve internetle istediğimiz bilgiye istediğimiz an erişebildiğimiz bu modern çağda, Osmanlı döneminde uygulanan müzikle tedavi yöntemini kişisel bir terapi olarak kullanmak mümkün. Osmanlı İmparatorluğu döneminde psikolojik rahatsızlıkların tedavisi “darüşşifa” veya “bimarhane” adı verilen binalarda yapılırdı. Psişik hastalıkların tedavisinde ilacın yanı sıra kullanılan müzik, su ve koku terapileri etkili yöntemlerdi. Bu metotlar Selçuklulardan miras alınmıştı. Bu hastalıklar melankoli, şizofreni, histeriydi. Hastaların tedavi gördüğü bimarhanede müzik odası bulunurdu ve bu binaların akustik yapısı müzik tedavisinin etkisini artıracak biçimde tasarlanmıştı.
Hastanın nabzı farklı makamlar dinletilerek ölçülür, nabzını düzenleyen uygun makam tespit edilirdi. Benzer hastalıkları olanlara ortak tedavi uygulanırdı. II. Bayezid’in Edirne’de, Hürrem Sultan’ın İstanbul’da yaptırdığı bimarheneler, önemli tedavi merkezleriydi. Hanendeler (solistler) ve sazendeler (çalgıcılar), haftanın belli günlerinde gelip sanatlarını icra ederlerdi.
İslam alimlerinden Farabi, farklı makamların farklı ruhsal ve fiziksel etkileri olduğunu söyler. Buna göre: Rast makamı neşe, Buselik makamı sükûnet, Hüseyni makamı huzur, Zirgüle makamı uyku verirken Uşşak makamı gülme isteği uyandırır. Rehavi makamı sonsuzluk, Saba makamı cesaret, Neva makamı ferahlık, İsfahan makamı güven, Hicaz makamı ise tevazu hissi verir. Bunlara karşılık Kuçek makamı keder, Büzürk makamı korku uyandırır.
Filozof, hekim ve müzisyen Farabi, her makamın günün farklı diliminde etkili olduğunu ifade eder. Buna göre: Rast, Rehavi ve Hüseyni makamları sabah, Buselik makamı kuşluk, Zirgüle makamı öğleye doğru, Uşşak makamı öğle vakti, Hicaz makamı ikindi vakti, Isfahan makamı gün batarken, Neva makamı akşam vakti, büzürk makamı yatsıdan sonra etkili.