Ferhan Şensoy’un “Kalemimin Sapını Gülle Donattım” kitabında anlattığı hazinli bir anısı ile baş başa bırakıyoruz sizi. Bu hüzünlü aşk hikayesi Ferhan Şensoy ile Civciv arasında geçmekte ve salt gerçekliğe dayanan bir aşk olduğu için de yarım kalmaktadır.
“Akademiye sonuçlara bakmaya gelmişiz. Baraj sınavı sonuçları listesinde kendi adımı buluyorum, notum on beş! Sevinçten zıplıyorum”
“Aslında hayatımda hiçbir zaman sevindiğim için zıplamadım. Burada film icabı, yönetmenin ısrarıyla sıçrıyorum. Yanımda sarı saçları kısacık kesilmiş bir kız zıplıyor, barajı aşmış.”
“Birden birbirimize dönüyoruz kızla, bakışıyoruz. Kamera bir ona, bir bana yakın planlar patlatıyor üst üste. Şak sarılıyoruz birbirimize barajı aşmanın ortak sevinciyle ve hikayenin icabı tanışıyoruz Gönül’le. Bu benim ilk başrolüm.”
Bu tanışma büyük bir aşkın ilk tohumlarıdır aslında. Artık Ferhan Şensoy, Gönül Bayraktar’ın Çılgın’ı, Gönül Bayraktar ise Ferhan Şensoy’un Civciv’idir.
Zaman çabucak geçer ve Ferhan Şensoy Akademi’nin Mimarlık Bölümünü kazanır. Gönül Bayraktar ise memleketi İzmir’e geri döner. Sonrasında mesafeleri yok etmek için mektup zarfları çekmecelerden çıkar. Her gün karşılıklı yazılan bir aşk mektubu…
” Civciv’im benim, ayrılalı iki saat oldu senden, özledim. Ben iyiyim yavrum, gözlerim ağlıyor!
Zaman nasıl her şeyin ilacı ise aynı zamanda zehri de olabilir. Günler geçer, aylar birbirini izler ve Civciv’de bir uzaklaşma eğilimi baş gösterir. Sonrasında ailesi de işin içine girince Civciv başkası ile nişanlanmak zorunda kalır.
Sadece nişanlandığıyla da kalmaz, sonrasında akademi hayallerini bırakan Civciv bir anda hostes olur. İşte en son da Civciv hosteslik sınavları için İstanbul’a geldiğinde görüşürler.
Zaman durur mu?! Durmaz efendim! Yine geçer. Ferhan Şensoy, namı diğer Çılgın Fransa’da tiyatro ile uğraşmaktadır. Yine bir sabah…