Bir kez daha bize vatandaş ve birey olma ayrıcalığı, özgürlüğü ve karakteri kazandıran, egemen bir ulusun ve bağımsız bir devletin yurttaşı olma onurunu sağlayan Büyük Önder’e minnetle.
Bu ülkenin işbirlikçi liberallerini, ırkçılarını, din bezirgânlarını ve ayrılıkçılarını bir tarafa koyun, onları biliniyor zaten. Çünkü onların satmayacakları, vazgeçmeyecekleri değerleri ve ilkeleri yoktur. Güçlü, önde, ayrıcalıklı, karanlık, kan emici olmak için yapmayacakları yoktur. Olmadığı da her dönemde açıkça görülmüştür.
Peki, ya vatansever “solculara” ne demeli?
Emekten, mücadeleden, bağımsızlıktan, özgürlükten, aydınlıktan, vatandan ve daha birçok değer ve ilkeden hareket eden solculara ve özellikle de sosyalist solculara ne demeli?
Elbette dünyanın tüm devrimcilerine, tüm vatanseverlerine ve tüm halk savaşçılarına zaman ayırmak ve saygı duymak ve hatta onlardan bir şeyle öğrenmek gerekir. Lakin kendi devrimcisini ihmal eden, küçümseyen, solcu olmanın teorisine yakıştıramayanlar; Lenin’e, Stalin’e, Mao’ya, Che’ye, Castro’ya, Enver Hoca’ya ayırdıkları mesainin yarısını “vatandaşı olmalarını borçlu ülkenin” kurucusuna ayırmayan; “sınıf savaşçılarına”, anti-emperyalistlerine ne demeli?
Meseleyi sadece anti- kapitalist olup olmamaya indirgeyip ama kapitalist üretim ilişkilerinin bir yerlerinde yer alan veya almaktan kaçamayan “sosyalistlerin” sadece buradan yola çıkarak evrensel bir lideri reddedişlerine ne demeli? Kaldı ki Atatürk bu dünyanın en kamucu, en devletçi ve dış sermaye güdümüne karşı uyanık olunması gerektiği bilinci ve öngörüsü en yüksek liderlerden birisidir.
Söz konusu aydınlanma ve uygarlık devriminin “emekçi sınıfının iktidarı” ile taçlandırılmamış olmasını eleştiri konusu yapanlar, kendilerine bakacaklar önce.
Emekçi sınıfının iktidarı, böylesi bir iktidarı savunanların işi olmalıydı. Olmadı. Olamadı. İşte buna bakacaklar.
Bırakın emekçi sınıfın iktidarını, var olana dahi sahip çıkamayan bizler, var olanın üstünde daha iyi hiç bir şey inşa edemedik. Karşı devrim biraz değil tam olarak da bunun sonucudur.
Yani özetle bu aydınlanma ve uygarlık devrimini ve devrimcisini eleştirenler, önce kendilerini eleştirecekler.
Hiçbir devrim dört dörtlük değildir. Devrimler öncelikle varolanı/kötüyü yıkmakla mükelleftirler. Yeter ki; yıkılan kötüler, adaletsizler, haksızlar, hırsızlar ve sömürenler olsun.
Büyük devrimci Atatürk; kuldan vatandaş, kulluktan vatandaşlık çıkardı.
Daha ne olsun…
Zaman geç kalınmış zamandır. Zaman bu zamandır. Zaman Atatürk’ü yalancıdan, riyakardan, takıyyeciden koruma, kollama O’na ve O’nun eserlerine gerçekten sahip çıkma zamanıdır.
Çünkü ne inşa edilecekse aydınlanmacılığın, laikliğin, vatandaş olma zaferinin üzerine inşa edilecektir.
Başka türlüsü mümkün değil.