Ecdadın Heybeti Maruf-u Cihandır
Fıtrat Değişir Sanma Bu Kan Yine O Kandır
-Namık Kemal-
26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt ovasında karşılaşan iki büyük lider…
Bir tarafta Romen Diyojen, diğer tarafta Sultan Alparslan…
Diyar-ı Rum’u ‘Anadolu’ yapmak isteyenlerle, buna engel olmak isteyenlerin savaşıydı bu savaş…
Diğer tabirle ‘Hira dağının çocuklarıyla Olimpus dağının çocukları’ karşılaşmıştı…
Sultan Alparslan ve ordusu Diyojen’in ordusuna göre sayıca azdı…
Alparslan şöyle seslendi ordusuna:
“Askerlerim! Kâfirlerin sayısı hesap edilemeyecek kadar çoktur. Onların yanında mancınıklar ve pek çok savaş aletleri vardır. Muvaffak ve muzaffer olmak istiyorsak, düşmanın içine girmemiz, onlarla göğüs göğüse savaşmamız, mancınıkları kurmalarına, savaş aletlerini kullanmalarına müsaade etmememiz gerekir. Sayımız az olsa da, ben minberlerde hem bize hem de Müslümanlara dua edilen bu vakitte düşmana saldırmak istiyorum. Bu vakit bütün minberlerde İslam orduları için dua edilen bir vakittir. Halk da bu dualara âmin diyecektir. Belki de Allah onlardan birinin duasını kabul eder. Ya Allah’ın yardımıyla zafere ulaşır, ya da şehit olarak Cennet’e giderim.
İçinizden beni takip etmek isteyenler arkamdan gelsin. Yaşamayı seven ve geri dönmek isteyenler ise kendilerine karşı herhangi bir kınama olmaksızın geri dönebilirler. Burada artık Allah’tan başka emir veren ve yasaklar koyan bir sultan ya da emirlere icabet eden asker yoktur. Ben de sizlerden biriyim ve bugün sizinle beraber savaşacağım. Benim ardımdan gelerek canlarını Allah’a hibe edenler için Cennet ve ganimet, bırakıp gidenler için Cehennem ve sefalet vardır.”
Bu seslenişle bilağ vuruldu kılıçlara…
Asırlık savaşın fitili çakılmıştı artık…
Başbuğ Alparslan dikkatle, rikkatle temkini elden bırakmıyordu…
Peçenek ve Uz Türklerinin yardımı gecikmedi…
Neticede Diyojen esir, Başbuğ Alparslan kahraman oldu…
Aralarında geçen diyalog şöyleydi:
Alparslan’ın Diyojen’e kendisi esir düşmesi durumunda ne yapacağını sorduğu, Diyojen’in, “Öldürtürdüm!” cevabını verdiği, Alparslan’ın ise yenilgiye uğramış bir insanı daha fazla küçük düşürmemek için affettiği rivayet edilir. Bizans İmparatoru’nun harp tazminatı ödemesi, her yıl haraç ve ihtiyaç halinde Selçuklu ordusuna asker göndermesi karşılığında imzalanan barış antlaşması, yani Malazgirt Zaferi, Türklere Anadolu’nun kapılarını tamamen açtı. Türk akıncıları çok kısa bir zaman sonra İznik ve civarını da alarak neredeyse bütün Anadolu’yu bugünlere kadar vatan edinmiştir.
Romen Diyojen, İstanbul’a ulaşmadan, yenilgi haberi çoktan duyulmuştu ve taht değişikliği olmuştu. Yeni imparator Romen Diyojen’i cezalandırır, gözlerine mil çeker, hapse atar ve ölüme terk eder. Yapılan antlaşma bu yüzden geçersiz hale gelir. Alparslan da bunun üzerine komutanlarına Anadolu’yu fethetmeleri emrini vermiş ve fethettikleri yerlerde toprak sahibi olabileceklerini bildirmiştir. Bundan sonra Anadolu’da çeşitli Türk beylikleri kurulacaktır.
Anadolu’nun kapıları kahraman ecdadımıza böylelikle açılacaktır…
Nice büyük zaferlere erişmemiz temennisi ile…
Hoşça ve Dostça kalınız…
Not: Malazgirt ruhunu canlandıran ve içimizdeki DİRİLİŞ ateşini Malazgirt anısına ateşleyenOkçular Vakfına ayrıca şahsım ve yaşadığım şehir adına teşekkür ederim…