Yardımcıoğlu’ndan Mülteci Açıklaması!
Batı Asya Araştırmaları Enstitüsü (BAAE) Başkanı Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, Gazeteci – Yazar Arzu Erdoğral’ın YouTube kanalında sunduğu Parantez Programının konuğu oldu. Programda mültecilerin Türkiye’ye sığındığı dönemi, Türkiye’de bulundukları süre zarfında ülkeye sosyo-ekonomik etkilerini ve muhalefetin mültecilere olan yaklaşımını değerlendiren Yardımcıoğlu, özellikle Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın mültecilerle ilgili kullandığı dili eleştirdi.
Mültecilerin Türkiye’de yaşadıkları süre boyunca Türk-İslam geleneğine uygun olarak misafir edilmesi gerektiğinin altını çizen Yardımcıoğlu, Suriye’deki sorunun çözümünün ardından, mültecilerin uygun bir yolla, Türkiye halkına teşekkür ederek ülkelerine dönmelerini sağlamanın çok önemli olduğunu söyledi.
Yardımcıoğlu, “Yurtdışından ülkemize gelerek misafir olan mülteci kardeşlerimizin bu coğrafyada bizimle birlikte yaşamalarını elbette ki gönlümüz arzu ederdi. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve soysa-politik durum dikkate alındığında, özellikle yaklaşan seçim dikkate alındığında mültecilerle ilgili bir çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
“SERT BİR ÜSLUP İLE YAKLAŞIMI DOĞRU BULMUYORUM!”
Toplumun mültecilere bakışını ele alırken ülkemizde ekonomi ve sosyal alanda yaşanan sıkıntılar üzerinden değerlendirme yapılması gerektiğini ifade eden BAAE Başkanı Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, şöyle konuştu: “Bu açıdan bakınca toplumun gözünde; sanki bu insanlar geldi bizim ekmeğimiz bölündü gibi bir bakış açısı ortaya çıkıyor. Toplumun büyük bir bölümü böyle düşünürken haksız diyebilir miyiz? Tabii ki de diyemeyiz. Fakat sert bir üslup ile olaya yaklaşılmasını da doğru bulmuyorum. O yüzden ülkemizde misafir ettiğimiz mültecilerin kalplerini kırmadan, gönüllerini hoş tutarak kendi ülkelerine dönmelerinde onlara yardımcı olmalıyız. Bu olayların başlangıcında o dönem başbakanlık yapan (Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu kastederek) bir siyasi partinin genel başkanı demişti ki; ikindi namazını Suriye’de Şam Emevi Camii’nde kılacağız. Bu sözün üzerinden binlerce ikindi namazı vakti geldi geçti; ama biz hala Şam Emevi Camii’nde namaz kılmış değiliz. Stratejik hataların ülkemize getirmiş olduğu maliyetler olarak biz bunları yaşıyoruz. Elbette ülkemizin içinde bulunduğu durum da çok iç açıcı değil. Bir takım ekonomik sıkıntıların içerisindeyiz.”
“YEDİ DÜVELE KARŞI CİDDİ BİR MÜCADELE VERİYORUZ”
Türkiye’nin yüz yıl önce olduğu gibi bugün de yedi düvele karşı bir mücadele verdiğini aktaran Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, şu açıklamalarda bulundu: “Akdeniz bizim mavi vatanımız ve biz bugün Akdeniz’de bir mücadele veriyoruz. İsrail’e karşı her ne kadar barış çubuğu uzatmış gibi görünsek de İsrail’e, Mısır’a, Birleşik Arap Emirlikleri’ne, Suudi Arabistan’a, Kuzey Kıbrıs Rum Kesimi’ne, Yunanistan’a karşı bir mücadele içindeyiz. Trablusgarp’taki verdiğimiz mücadeleyi de unutmamız lazım. Orada yine Rusya’ya, Amerika’ya, Fransa’ya, AB’ye karşı bir mücadele verdik. Kuzey Suriye’de ve Kuzey Irak’ta, yedi düvele karşı ciddi bir mücadele veriyoruz. Şimdi bunların hepsi bir araya geldiğinde; ekonomi alanında da maalesef harikalar yaratan bir yönetimimiz yok. Bu da ayrı bir hakikat. Bunun aksine her şey yolunda, harika yönetiliyor dersek ya şarlatan oluruz ya da insanlar bize gülerler. Biz, bu ülkede yaşıyoruz. Ve maalesef iyi yönetilemiyor. Daha önceki yönetildiği gibi harikulade durumlar ne yazık ki bizim için ülkemiz için söz konusu değil. Bunun üzerine bir de mülteci krizi vuku buldu. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş da bu mülteci krizine ciddi manada tuz biber ekti, hoş olmayan havayı biraz daha harladı. Evet, bu mülteciler ne olmalı? Burada misafir ettiğimiz mülteciler her ne kadar bizim dinimizden de olsalar, inandığımız değerlerle herc-ü merc olmuş insanlardan da olsalar bir zulme uğrayarak bizim ülkemize sığınmak durumunda kalmış olsalar da bir an önce ülkelerindeki sorunun çözülüp uygun bir yolla, bu insanların bize teşekkür ederek ülkelerine dönmelerini sağlamak çok önemli!”
“O SİYASİ PARTİNİN GENEL BAŞKANI BUNA NE CEVAP VERECEK?”
İYİ Parti’den ayrılarak kendi Zafer Partisi’ni kuran Ümit Özdağ’ın atalarının da bir zamanlar mülteci olduğuna dikkat çeken Yardımcıoğlu, açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü: “Millet İttifakı içinde yer alan bir partiden ayrılarak kendi partisini kuran bir siyasi parti genel başkanının (Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı kastederek) ırkçı, köktenci yaklaşımını da doğru bulmuyorum. Türk milliyetçiliği ile ırkçılık arasında ciddi farklar söz konusudur. O genel başkana söylüyorum bunu: Eğer siz, Dağıstan’dan gelen bir insan olarak; bu ülkedeki insanlara gitsin diyecek olursanız yanlış yaparsınız. Ancak Dağıstan’dan gelen atalarınız bu coğrafyaya sığınmış ve bu coğrafyada yaşar hale gelmişse; onların çocukları ve torunları bu ülkede siyaseten üst mertebelere gelmişlerse mültecilere ırkçı ve köktenci bir yaklaşım içinde bulunamazsınız. Kaldı ki Dağıstan ne Osmanlı’da ne de Cumhuriyet Türkiye’sinde sınırlarımız içerisinde yer almadı. 1071’de Anadolu’ya geldikten 7 yıl sonra 1078’de Halep’i, Şam’ı aldık. 1078’de Halep’i ve Şam’ı Türk toprağı yapan bizim milletimiz Halep Şamlısı; Biz, 1078’den beri bu coğrafyanın ferdiyiz. Bu coğrafyaya belde olmuşuz. Bu milletle beraber bu topraklarda kanımız hercümerç olmuş, sen nasıl bunu konuşuyorsun derlerse, acaba o siyasi partinin genel başkanı buna ne cevap verecek? 1078’den beri hem kültür coğrafyamızın hem de imparatorluk ve devlet coğrafyamız içerisinde yer almış bir Halepli, bir Şamlı; sınır coğrafyamız içerisinde bile yer almayan Dağıstan’dan gelip nasıl konuşuyorsun, sen de kim oluyorsun derse, o siyasi partinin genel başkanının cevabı ne olacak merak ediyorum.”
“DEVİRİP DÖKECEK YAKLAŞIMLARA ASLA GİRMEMELİYİZ!”
Mültecilerin ülkemizde yıllarca en iyi şekilde misafir edildiğini aktaran Yardımcıoğlu; mültecileri, misafirliğin sonunda kırıp dökmeden yolcu etmenin önemine vurgu yaptı. Yardımcıoğlu, şunları kaydetti: “Yıllardan beri biz bu insanları ülkemizde misafir ediyoruz. Başımıza taç ettik, kimisine oturum hakkı verdik, kimisine vatandaşlık verdik, çocuklarını okullarımıza aldık. Bu insanlar, uzun yıllar bu ülkede insanlara hizmet etti. Biz ev sahipliği yaptık, misafirperverlik yaptık. Şu durumda bunlara karşı kullanacağımız dil çok önemli. Yarın bu insanlar vatanlarına dönmek isterler mi bunu bilmiyorum. Ama döndükten sonra bizi, bu kadar yıldan beri yaptığımız yarenliği bir anda devirip dökecek yaklaşımlara asla girmememiz gerektiğini düşünüyorum. Hem kültürümüzden hem dini inanışımızdan kaynaklı hem de milletimizin değerlerinden kaynaklı bunlar bize asla yakışmaz. Müslüman Türk milleti her zaman mazlumun yanında olmuştur. Bunca derdi çektikten sonra bugünlerde devirip dökmenin doğru olmadığını düşünüyorum.”