Dizilerin setlerinde yaşanan şaşırtıcı olaylar!
Killing Eve
– Villanelle, dizide çok nitelikli bir katil. Avrupa’nın her yerinde görevler yapıyor. Böylece Fransızca ve İtalyanca da dahil olmak üzere birçok dili akıcı bir şekilde konuşabiliyor. Ancak Villanelle’yi canlandıran aktris Jodie Comer yalnızca İngilizce konuşuyor. Çünkü Comer aslen Liverpoollu, hatta bu yüzden aksanla konuşuyor. Rolüne bürünmek içinse bir koçla çalışmaya başladı. Aktris Comer; “Toskana’da çekim yaptığımızda, bana yardım edecek bir İtalyan ekibim vardı. “Çocuklar, kulağa doğru gelmeyen bir şey söylersem veya yanlış telaffuz edersem haberim olsun” dedim ve bana yardımcı oldular. ”
– Diziyi izleyenler bilir. 1. sezonda Villanelle ve Eve mutfakta buluşuyor. Bu sahnede, katil Eve’yi uyandırmaya çalışıyor ve ona soğuk su sıçratıyor. Eve’i oynayan Sandra Oh’un saçının ıslak olması ve 11 saat boyunca bu ıslak saçla durması gerekiyordu. Bu yüzden makyaj sanatçıları saçına çok ucuz ve çok kalitesiz bir jel sürdü.
Downton Abbey
– Fenomen dizide senaryoya ve sahneye gerçekçilik katmak için oyuncuların kostümleri bir süre yıkanmadı. Sophie McShera bir röportajında bundan bahsetti ve oyuncuların koltuk altlarında ayrıca yıkanmış özel yamalar olduğunu söyledi. Dizide 1910’lardan ve 1920’lerden kalma gerçek kıyafetler bile kullanıyor. Ne yazık ki, birçoğu yıkanamayacak kadar kırılgan. Bu da aslında sette kokuya neden oluyor.
– Kraliçe Elizabeth, Downton Abbey hayranı. Hatta birkaç bölümde bazı hatalara dikkat çekti. Örneğin, dizide bir Birinci Dünya Savaşı askerinin İkinci Dünya Savaşı’na kadar görünmeyen madalyalar taktığını fark etti.
The Witcher
– The Witcher’ın yıldızı Henry Cavill, diziyi çekerken neredeyse görüşünü kaybettiğini söyledi. Çünkü Cavill bu rol için lens takmak zorunda. Aslında Cavill lensleri uzun süre takmaması konusunda uyarıldı. Ancak oyuncu çekim aralarında da rolde kalmak istediği için lensleri taktı. Çekim alanında çok fazla toz olduğu için ise gözleri bundan etkilendi. Neyseki şimdi görüşü iyi ve hiçbir sorun bulunmuyor.
– Dizide Yennefer karakterinin doğum kusurlarıyla dünyaya geldiğini görüyoruz. Kambur ve çenesinde de bazı sorunlar var. Tabii ki Yennefer karakterini canlandıran oyuncu Anya Chalotra bu karakteri canlandırmak için çeşitli protezler takmak zorundaydı. Protezler oldukça rahatsız ediciydi.
Stranger Things
– Eleven’in 3. sezonun sonunda Hopper’dan bir mektup okuduğunu ve ağladığını hatırlıyor musunuz? Millie Bobby Brown bu sahnenin provasını yapmadı. Metni kameralar önünde, sahne çekilirken okumak istediğini söyledi. Bu yüzden duyguları bu kadar gerçek görünüyordu.
– Millie Bobby Brown’ın ilk öpüşmesi Stranger Things çekimlerinde oldu . Sahne çekildiğinde Brown; “Öpüşme bu mu ?! Bu kadar? Bu berbat! ” dedi.
Shameless
– Justin Chatwin ve Emmy Rossum, Shameless’da birbirleriyle flört eden iki karakteri canlandrıyor; Steve ve Fiona. Bu çiftin çok sayıda yatak sahnesi bulunuyor. Ancak gerçek şu ki, dizide bu kadar yakın olan karakterler aslında birbirleriyle çok da iyi anlaşamıyor. Hatta sık sık birbirleriyle atışıyorlar.
– Shameless’in yaratıcısı John Wells, söylenenlere göre oyuncuların senaryoyu sete getirmesine izin vermiyordu. Oyuncular, senaryodaki her satırı ezberlemek zorunda kaldılar.
The Young Pope
– Dizinin çekimleri sırasında Vatikan yetkilileri, ekibin binaların içine girmesine izin vermedi ancak bu, dizinin yaratıcılarını durdurmadı. 40 inşaatçı ve 25 sanatçı, Roma’daki Cinecittà Stüdyoları’nda Sistine Şapeli’ni yeniden yarattı.
– Jude Law, verdiği röportajda bazen Lenny Belardo’yu oynamanın fiziksel olarak zor olduğunu söyledi. Bunun nedeni, temelde birbirine dikilmiş 2 halıdan oluşan Papa’nın ağır elbisesiydi. Kafasındaki dev metal taç ise işleri daha da zorlaştırıyordu. Law; “Zorlukla hareket edebildim ve 70 veya 80 yaşındaki bir adamın bunu nasıl yaptığı hakkında hiçbir fikrim yok, çünkü 44 yaşında oldukça sağlıklı biriyim ve gerçekten rahatsız ediciydi” diyor.
Vikings
– Vikinglerin savaş tarihini hemen hemen hepimiz biliyoruz. Bu halk, savaşçı ruhuyla ünlüydü. Dizinin yaratıcıları ise bunun mümkün olduğunca seyiriciye yansıtılmasını istiyordu. Bu nedenle savaş sahnelerindeki vahşiliği göstermek için çok fazla sahte kan kullandılar. Makyaj ve protez uzmanı Tom McInerney bir röportajında; “Her savaş sahnesi için yaklaşık 10-20 litre varil kan yapmak zorundaydık ve asıl zorluk leke bırakmayan bir şey yapmaktı. Kostümler veya oyuncuların derisi lekelenmemeliydi. Hatta şeker şurubu ve gıda boyasından oluşan yeni bir tür “kan” icat ettik. ” dedi.
– Yaratıcılar, film müziği dahil her şeyin döneme uygun olmasını istediler. Norveçli besteci Einar Selvik ana temayı oluştururken herhangi bir modern enstrüman kullanmadı. Müziği sadece İskandinav enstrümanlarını kullanarak besteledi. Örneğin, bir enstrüman yaban keçisinin boynuzlarından, diğer enstrümanın telleri ise at kılından yapılmıştı.