Milyonlarca insan güne bir bardak kahveyle başlıyor. Belli oranlarda tüketildiği zaman kahvenin yararlı olduğunu biliyoruz. Buna rağmen, boş mideye kahve içmek -kafeinsiz kahve dahil- bazı sağlık sorunlarına neden olabiliyor.
Sorunların çoğu bağırsaklarda ve sindirim borusunda başlıyor, ancak etkileri bunun çok ötesine uzanıyor. İşte aç karnına içilen kahvenin yaratabileceği problemler:
Mide-bağırsak problemleri
Midemizde, yediklerimizi sindirebilmek için hidroklorik asit bulunuyor ancak kahve bu asidin üretimini artırıyor. Boş midede asit artışını karşılayacak besin olmayınca, zamanla, vücut hidroklorik asit üretimini azaltıyor. Sonuç olarak sindirim yavaşlıyor ve vücutta bulunan, sindirilmemiş besinleri yiyen bakteriler hidrojensülfit (çürüyen yumurtalara kötü kokularını veren madde) üreterek hiç de hoş olmayan gaz oluşumuna neden oluyor. Gaz, sadece bir başlangıç. Mide asit düzeyindeki yükselme, yanma, hazımsızlık ve bağırsak irritasyonu olasılığının artmasına neden oluyor. Bu uzun bir süre devam ederse reflüye, irritabl bağırsak sendromuna ve ülsere neden olabiliyor.
Burada suçlunun kafein olmadığını belirtmekte yarar var; yukarıdaki sorunlara kafein içeren diğer ürünler neden olmuyor. Aksine, araştırmalara göre kafeinsiz kahvenin mide-bağırsak sistemine olan etkisi, normal kahveninkine kıyasla daha kötü. Bu sorunların kaynağı, kahvede bulunan çeşitli asit, enzim ve yağlar.
Beslenme sorunları
Japonya’daki Yokohama Şehir Üniversitesi Tıp Bölümü’nde yapılan bir araştırma, kahvenin “gastrik boşalma” denen olayı (yani besinin, olması gerekenden daha hızlı karından çıkması) kolaylaştırdığını ortaya koymuş. Besin, bağırsaklarda gerektiği kadar kalmadığı zaman vitamin ve mineraller düzgün olarak emilemeyerek beslenme eksikliklerine neden oluyor.
Normal ve kafeinsiz kahvenin sindirime olan etkileri şu noktada ayrışıyor: Kafein, sıvıların vücuttan atılma sürecini hızlandırarak böbreklerin kalsiyum, magnezyum, çinko ve diğer önemli mineralleri emmek için yeterince zaman bulamamasına neden oluyor. Magnezyum eksikliğinin, anksiyete, depresyon, astım, kan pıhtılaşması, kalp sorunları, yüksek tansiyon, böbrek hastalığı, kronik yorgunluk, kronik ağrı, migren, kısırlık, kemik erimesi, hatta diş çürümesi gibi sorunlara neden olduğu klinik olarak ortaya konmuş.
Anksiyete ve depresyon
Sabahları kahveye “ihtiyaç duyan” insanlar, kafeinin uyandıran etkisi için içiyorlar. Diğer yandan kafein, anksiyete ve depresyonu farklı şekillerde artırıyor.
• Stres hormonu kortisol, epinefrin ve norepinefrinin düzeyini artırabiliyor.
• Sakinlik ve mutluluk hisleriyle ilişkilendirilen serotonin nörotransmiterinin üretimini engelliyor. En popüler antidepresanlar, selektif serotonin geri alım inhibitörleridir ve beyindeki serotonin düzeyini yüksek tutarlar.
• Sakin olmak ve düşük stres düzeyleriyle ilgili GABA adlı diğer bir kimyasalın düzeyini bozuyor.
• B vitaminleri sekresyonunu hızlandırır ve geriye kalanların emilimini bozar. B vitaminleri, ruh hali regülasyonu, rahatlama ve stres yönetiminde çok önemlidir.
Sonuç olarak, sabahları sizi harekete geçirerek bir şeye ihtiyaç duyuyorsanız kahveden başka bir alternatif düşünün. Özellikle mide-bağırsak problemleriniz varsa…