Tarihteki en çılgın 7 bilim adamı!

Barry Marshall

 

Ülser olabileceğini kanıtlayabilmek için, bakteriyi içti. 


Herkes bir bakterinin midede yaşayamayacağını düşünürken Avustralyalı doktor Barry Marshal, farklı bir şey düşünüyordu. Ülser bakteriler yüzünden oluşan bir hastalıktı. Bulgularını ne zaman halka açmaya kalkışsa tıp otoriteleri bunu reddederek izin vermiyordu. Barry Marshal ise kendisi bakteriyi içerek bunun canlı kanıtı olmayı düşündü. İçtikten bir kaç gün sonra mide iltihabı semptomları göstermeye başladı. Bu konuda haklı olduğunu kanıtladı fakat bu sefer de ülsere yakalanmıştı. Hastalarına verdiği antibiyotikleri kullanarak midesindeki bakteriden kurtuldu. Fizyoloji dalında Nobel ödülüne layık görüldü.


Werner Forssmann

 

Kalbine ince bir kanal yerleştirdi.


Kalp ameliyatları 1929 yılında yapılması erken bir olguyken doktorlar kalp hastalarını tedavi etmenin yollarını arıyordu. Forssman bir fikir ortaya atarak bir hastanın damarlarından boş bir kanal tüp geçirerek kalbine ulaştırmayı düşündü. Çalışma arkadaşları bu fikre ölümcül sonuçları olabileceğini düşünerek tümüyle karşı çıktılar. Forssman ise kanıtlamak için kendi kalbine bir kanal tüp yerleştirdi. Bir hemşire onun bu deneyine gönüllü oldu ve anestezi yapmayı kabul etti. Forssman kolunda bir yarık açtı, kanalı yavaş yavaş damarının içinden kalbine doğru ilerletmeye başladı. Kalbine yaklaştığında da -ki hala nefes alıyordu- X-ray cihazından çalışma arkadaşlarına kalbine ulaştığını gösterdi. Bir yıl sonra Tıp alanında Nobel ödülü aldı ve bir daha kendine ameliyat etmeyeceğine dair söz verdi.


Stubbins Ffirth

 

Sıtma hastalığının bulaşıcı olmadığını göstermek için gözlerini sıtma mikrobuyla ovuşturdu.
Tıp öğrencisi Stubbins Ffirth, Malarya hastalığının bulaşıcı olmadığını kanıtlamak istiyordu. 1793 yılında vuran sarı humma salgınının bunda etkisi oldu. Ölü bir sıtma hastasının açık yarasından bir örnek alarak gözlerine sürdü. Bu onu etkilemedi. Kan ve idrar örneklerini de denediyse de herhangi bir şey olmadı. Sıtma kolay bulaşıcı bir hastalık olmasına rağmen neden Ffirth’e neden bulaşmamıştı? Bazı yorumlarda ölü hastadan alınan örneklerin hastalığın son evresinde olduğu için Ffirth’e bulaşmadığı teorisinde bulunuldu. Başka bir görüş ise hastanın kanını direkt olarak kanına enjekte etmediği için bulaşmadığı yönünde oldu. Ffirth şanslıydı, bu girişimi başarısız olarak nitelendirebiliriz ama yine de cesur adammışsın Ffirth.

 

Thor Heyerdahl

 

Ona “Norveç’in Indiana Jones’u” diyebiliriz.


Thor Heyerdahl coğrafya, botanik ve biyoloji alanında eğitim görmüş Norveçli maceraperestti. Arkeolojik teorilerini kanıtlamak adına pek çok gezi düzenliyordu. Thor, bir gün ev yapımı tahta bir sal ile Pasifik Okyanusuna açıldı. Thor, bu tahta sallar ile antik insanların ticaret yaparak eşyalarını satmaya gittiklerini düşünüyordu. Zamanın popüler bir antropolojisti bunun mümkün olduğunu düşünüyordu. Thor ise bundan ilham alarak 1947 yılında takımıyla 101 gün boyunca 4300 mil katederek Pasifik okyanusunu aşarak teorisini kanıtladı.


Tycho Brahe

 

Matematik üzerine bir iddiada burnunu kaybetti.


Danimarkalı soylu Tycho Brahe, evcil geyiği ve cüce soytarıları olan ve kolay sinirlenen bu egzantirik astronom, matematik hakkında tartışmalara girmeye bayılırdı. 1566 yılında bir akşam yemeğinde bu tartışmalarından birinde bir matematik formülü üzerine ateşli savunmalar yapıyordu. Misafirlerinden birisi ona karşı çıkma gafletinde bulundu ve onunla aynı fikirde olmadığını belirtti. Brahe ise sinirlenerek onu kılıç düellosuna davet etti. Brahe iyi bir matematikçiydi fakat kılıç ustalığı zayıftı. Burnunun kemerli kısmını düelloda kaybetti. Fakat durmadı ve düelloda eline ne geçerse kullandı. Fakat başaramadı ve pes etti.


August Bier

 

Asistanını döverek anesteziyi test etti.


İyi bir ameliyat müthiş bir anestezi ile olur. Alman doktor August Bier, 1898 yılında yeni bir anestezi yöntemi geliştirmek istedi. Teorisinde hastalarını göğüsten aşağısını uyuşturma amacını taşıyan spinal anestezi tekniğini uyguladı. Bir nevi felçmiş gibi hissettiren bu yöntemi uygulamak için seçtiği denek ise asistanıydı. Asistanının bacağından uyuşturan Bier, onu yumruklamaya ve tokatlamaya başladı. Bacaklarında sigara söndürdü hatta demir bir sopayla bacaklarına vurdu. Asistan ise ne olduğuna anlam veremedi ve kızgınlıkla yaptıklarına baktı. Sonuç başarılıydı. Anestezi işe yarıyordu. Deney sonrası asistanı işi bıraktı fakat anestezinin babası olarak Bier dünya çapında bir üne kavuştu.


Sir Henry Head

 

Ameliyatla sinirlerini aldırarak acı üzerine çalıştı.


İngiliz Nörolog Sir Henry Head, acının nasıl çalıştığına dair kafa yoruyordu. Sinir hasarları üzerinde zaman harcıyor ve hastaların tam olarak nasıl bir şey hissettiğini anlamaya çalışıyordu. Tam olarak bir tarife ulaşamadı fakat aklına kendi üzerine deneme fikri geldi. Cerrah arkadaşlarından birini çağırarak radikal sinirlerinden bir kısmını aldırdı. Motor fonksiyonları zarara uğradı ama kendi üzerinde deneyler yaptırmaya devam etti. Hissettiği acı tam olarak tarif etti ve Sir ünvanı alarak Nobel ödülüne layık görüldü.