Silah Fabrikasının, Soba Fabrikasına Dönüşmesi!

Kabul eder Şakir Bey ve atlar Türkiye'ye gelir... Kendisine Haliç'in kıyısında bir yer gösterilir... Neresi orası biliyor musunuz? Şu anda Sütlüce'deki Miniatürk'ün bulunduğu alan... Cumhuriyet tarihinin ilk özel sektör silah fabrikasını Haliç'te kurar Şakir Bey...

 

Artık ordumuzun cephanesi millidir. 2 bin kişinin çalıştığı fabrikada kısa sürede Türk Hava Kuvvetleri'nin 100, 300, 500 ve bin kg'lık bombalarını üretmeye başlar. Bir yandan hava kuvvetlerinin bombalarını üretirken, diğer yandan Türk Deniz Kuvvetleri'nin ihtiyacı olan cephanelerini de üretmeye başlar.

 

Hatta ilk denizaltı bombaları da burada üretilir. Yine kara kuvvetleri için cephane, el bombası, işaret ve aydınlatma fişekleri, kara mayınları gibi birçok mühimmat Türk mühendis ve teknisyenleri tarafından bu fabrikada üretilerek ordumuzun, ihtiyacı karşılanır.

 

Hatta fabrika Yunanistan, Bulgaristan, Polonya ve Mısır gibi ülkelere ihracat da yapmaya başlar. 1922'de İzmir'de denize döktüğümüz Yunanistan'a 1.5 milyon liralık bomba ihracatı yapmamız dünyada büyük yankı uyandırır...

 

 

 

"Atatürk'le Bulgaristan'da geçen günler, hayatımın en unutulmaz müstesna günleri olarak hatıralarım arasında yaşayacaktır. Anadolu'yu İkinci bir Ergenekon yapan, bu şanlı Bozkurt'la bazen sabahlara kadar vatanımızın mesut ve ışıklı günlere kavuşması için hazırladığı plânlar üzerinde görüşür, tartışırdık" diyen Şakir Bey, fabrikasında mazotla çalışan beş beygirlik ilk Türk motorunu da yapmayı başarır... Ancak en yakın dostu Atatürk'ün vefatı ve 2. Dünya Savaşı sonrası Amerika ile yapılan silah anlaşmaları, Ş. Zümre için sonun başlangıcı olur.

Artık Amerika, İkinci Dünya Savaşı'nın elde kalan külüstür silahlarını yükleyip götürmek yerine Truman Doktrini ve akabinde kabul ettiğimiz General Marshall'ın meşhur yardım planı doğrultusunda dağıtmaktadır...

Kendi silahını üreten Türkiye'ye, "Biz size silah veririz, siz bunlarla uğraşmayın" denilerek silah sanayimize ve geleceğimize ilk darbeyi vururlar... Yunanistan, Polonya, Mısır gibi ülkeler de Amerika korkusundan artık Türkiye'den silah almazlar...

 

Artık dışa bağımlı hale gelinmiştir ve Şakir Zümre'den silah alımını durdurulmuştur... Hal böyle olunca Şakir Zümre'nin büyük emekle Türkiye'ye kazandırdığı silah fabrikası yavaş yavaş paslanmaya başlamıştır.

 

Zaman içinde Şakir Zümre bitmiş; ülke savunma sanayii yavaş yavaş Amerika'nın güdümüne girmiştir... Şakir Zümre için zor günler başlamıştır artık... İşçinin maaşını ödeyemez duruma gelmiştir... Silah, cephane üretimi tamamen durmuştur...

Çaresizlik içinde çırpınan Şakir Zümre, içi kan ağlayarak da olsa koca silah, cephane fabrikasını soba fabrikasına çevirir...