Coşgan, yürekler, mızrak olup saplandı küffarın kalbine!
Coşgan, “Bayrağımız kaleden indirilince, namusumuzu çiğnetmektense yerle göğü ters yüz edip, sopayı silah, taşı mermi eyledik. Hainlerin vatanımız üzerine kurmayı hayal ettiği sahte cennetin rotası, iman dolu gözlerde cinnete çevrildi. Düşmanın belindeki silah sadece soğuk bir demir parçası olmuşken, bir cihana sığmadı yürekler, mızrak olup saplandı küffarın kalbine.”dedi.
İşte başkan Fidan Akkaya Coşgan’ın yapmış olduğu o açıklamanın tamamı: “ Korkma diye başlar, Türk milletinin yüce marşı. Binlerce kelimenin arasından asaletini cesareti ile tamamlayan, anlamında en yüce duyguları barındıran ilk telkindir milletimize.
Korkmadık;
Bayrağımız kaleden indirilince, namusumuzu çiğnetmektense yerle göğü ters yüz edip, sopayı silah, taşı mermi eyledik. Hainlerin vatanımız üzerine kurmayı hayal ettiği sahte cennetin rotası, iman dolu gözlerde cinnete çevrildi. Düşmanın belindeki silah sadece soğuk bir demir parçası olmuşken, bir cihana sığmadı yürekler, mızrak olup saplandı küffarın kalbine.
Yıkılmadık;
“Ya eğersin başını kabul edersin yenilgiyi yada başın dik seçersin mücadeleyi…” cümlesini vatanın her karış toprağına tırnaklarımızla kazıdık.
Her yanımız yangın yeriyken bitmedi Mustafa Kemal’ler, Sütçü İmam’lar, Radvan Hoca’lar, Kara Fatma’lar. İman dolu her ten toprağa düşmeye ant içmiş, şehadet şerbeti şaha kalkmışken, etmedik vatanı, düşmana gülzar.
Maraş, kahraman mücadelede en çetin sınavını verirken geride kalan son can da toprağa düşmeden teslim etmekyecekti bu güzel şehri. Evlatlar kalsada öksüz, umutlar yetim kalmadı. Öldü sanılan öyle bir ruh dirildi ki, değil fransız, yedi düvenin rüyasına kabus oldu.
Düşmanın ezberini bozan, hain hesaplarını bozguna uğratan tek gerçekti karşılarına dikilen. Çanakkale’den, izmir’den sonra bir kez daha yüzleştiler Türk milletinin yenilmez ruhuyla.
Sokaklardan çamur değildi akan, al bayrağımızı boyadığımız kandı çoluk çocuk, yaşlı genç demeden. Havaya çöken sisden daha da derindi, yaşlı fakat onurlu gözlere çöken buğu. Solunan hava değil, vatandı…
Vazgeçmedik;
En çaresiz gün ve ayları umut dolu gözlere resmetmekten. Boyamız kan, fırçamız yürekler oldu.
Ve öyle bir şaheser değil imkansızı mümkün kılan, Türk gençliğine emanet bir kahramanlık destanını ezber ettirdik yedi düvene.
Şimdi mi;?
Halen şehadet şerbetini içmeyi görev bilen şehidinin postalında çiçek yetiştiren anaların bağrına emanet bu vatanın, hiçbir karışını düşman postalına çiğnetmeyecek bir değil bin nesil var sırada.
Ve sizlerle tek ruh bu millet, bizi bölmek, parçalamak için sırada bekleyen çakkallara inat kutlu olsun 100. Yılımız.
Kutlu olsun dağlarda soğuktan buz tutsa da bedeni, düşmana kor olan aslan yüreklere.
Kutlu olsun o analara, yetim kalan evlatlara, yürekleri evlat hasretiyle nasır tutan babalara.”