Hayatında en az bir kez aşık olmuşların katılabileceği ‘Aşıklar İçin Felsefe’ katılımcılarını bekliyor.
Hayatında en az bir kez aşık olmuşların katılabileceği ‘Aşıklar İçin Felsefe’ etkinliği deneyimin yetmediği, her seferinde acemisi olunan aşk üzerine...
Aşk gibi benzersiz bir konuyu felsefe ile konuşmak, sorular sormak için Opus Noesis tarafından 10 Haziran Cumartesi günü düzenleniyor. Etkinlikte, uygulamalı felsefenin bir türü olan felsefi danışmanlık metodolojisiyle aşka dair sorular üretilir. Kavramlara, sorulara, sorunlara Sokratik Konuşmalar ışığında açıklık getirilmeye çalışılır. Aşk'ı felsefi danışmanlığım metodolojisiyle disiplinler üstü bir perspektifle biraz da haddini bilmez bir cüretkârlıkla ele almaktan ziyade ona bakmayı göze alan bir pencere aralanır.
Tıpkı binlerce yıl önceki türdeşlerimiz gibi ‘ilkel' sevişiyoruz. Ruhumuz hep aynı yaşta. Sevgi, ihtiyacını duyduğumuz en temel duygu; hatta güvenden de temel. İnsan, kendini güvende hissetmediği bir yerde, zor olsa da, yaşayabiliyorken sevgisiz yaşayamıyor. Aşk, tenselliği içeren, fiziği aşan manevi bir olgu. Mutluluk, Aristotelesçe söylenirse “kendisi amaç olan şey”dir. Aşk, mutluluğun belki de tacı; her şeyi tamamlayan o ‘küçük” ayrıntı. İnsanın çağırabileceği, dilediği zaman olabileceği ya da bulabileceği bir şey değil; metaforik bir ifadeyle belki de “kedice” bir olgu.
İnsan, onsuz hep yarım; onunlaysa aklını kaybeden bir meczup, divane… Yaşaması müthiş bir derecede tatlı bir acı ya da tadı mutluluk veren bir acı. Dilimiz, böylesi uhrevi bir olguyu tarif etmekte hep kifayetsizdir. O nedenle bilimi yapılamaz; o, yaşanır ve en çok da sanatlarda ifadesini bulur. Akıldan ziyade gönülde(n)dir. İstikameti belirsizdir. Gönlüne göre hareket eder. O nedenle de öngörülemez. Boyun eğmezliği bundandır aynı zamanda. Akıl, bir değişken olarak yanı başımızdadır. Aşk söz konusu olduğunda akla düşen yalnızca izlemektir. Ahlakçılığı, izleyiciliği içine sindirememesindendir belki de.
Akılla, akla “izleyici” statüsü bile vermeyen aşkı anlamak iddiasında değildir çalışma; yalnızca ona baktığımız yerleri sorgulamak, bakarken gözlerimize taktığımız gözlükleri çıkarıp yüzleşmeye, anlamaya, yaşamaya davettir, yargılamaya değil.